3 AY SONRA.
-ARYA-
Kazanın ardından üç ay geçmesine rağmen kendisini unutturmaması canımı çok sıkıyordu. Yarışların yasa dışı olması nedeniyle polislere ifade vermem de olayın tuzu biberi olmuştu. Tabi ki okulumun bunu duyması ve bunun benim ilk olayım olmaması lise hayatımda başka bir okula geçiş yapacağımı gösteriyordu. Bu benim ikinci okulum olacaktı. Her seferinde babamın özel okullara yüklü miktarda destek vermesi canımı sıkıyordu. Bu sene son sınıf olacaktım ve babamın ayarladığı özel koleje bugün kayıt yaptıracaktık. Araştırdığım kadarıyla derecelere giren bir okuldu. Derslerim çok kötü değildi özellikle sosyal derslerim iyiydi ama bu okul sıkı bir şeye benziyordu.
Kapımın çalınmasıyla eş zamanlı olarak içeri biri girdi;
"Arya hanım babanız sizi çağırıyor."
"Tamam, sen git ben beş dakikaya geliyorum" yorganı başıma kadar çekmiştim.
"Arya hanım babanız hemen gelmenizi söylemişti."
"off tamam" sinirle yorganı üzerimden atıp merdivenlere doğru ilerledim babamların kahvaltıya başladıklarını çıkan çatal seslerinden anlamıştım. Son anda masada gördüğüm kişiyle adımlarımı hızlandırdım ve masanın yanına koştum.
"Boraa ne zaman döndün sen" Koşarak boynuna atlamamla iki adım gerilemesi bir oldu. Çok özlemiştim onu çok. Bora benim İnciden sonra en yakınım, kardeşim ve sırdaşımdı. Uzun bir süredir yurtdışında eğitimdeydi kaza yaptığımı duyunca gelmeye kalkışmıştı ama ona iyi olduğuma ikna edip engelledim. Çok özlemiştim ona sarılmayı, hala çözemediğim kokusunu, kardeşliğini.
"Nasılsın prenses" sesi çok yumuşaktı tıpkı bir abi gibi.
"şuan hiç olmadığım kadar iyiyim" sıkı sıkı sarılmaya devam ettim ta ki babamın yapmacık sert öksürüğü ile bu an bozulana kadar. Babam Borayı çok seviyordu ve güveniyordu ancak bu Boranın babamdan çekinmesini engellemiyordu. Düşüncelerimi yine babamın sesi ile bozuldu.
"Bugün yeni okuluna kayıt yaptıracağız hemen kahvaltını yap sonrada hazırlan" sesi her zaman ki emreder gibi çıkmıştı. Gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım.
" Ama Bora daha yeni gel-"
"Bende geleceğim yeni okuluna hadi hazırlan prenses" daha fazla gerginlik yaşamamızı istemiyordu.
"Tamam" sesim bıkkınlıkla çıkmıştı. Hemen odama çıktım dolabıma baktım ve elime gelen ilk pantolon ve tişörtümü alıp giyindim hafif bir makyajla çıkmaya hazırdım. Bora ve babam kapıda beni bekliyorlardı istemsizce gözlerim annemi aradı ama tabi ki yoktu. Yine. Babam siz beni takip edersiniz diyerek arabasına bindi bende Boranın yanına kurulup kemerimi taktım. Ona soracağım o kadar sorum vardı ki. Ona bakışlarımdan anlamış olacak ki direk "hayır adam akıllı bir kız bulamadım ve eğitimin çok harika geçti" dedikten sonra bana kızgın bir bakış attı. Tabi ki o da bana kaza konusunda kızgındı. Bora da benim gibi hız tutkunuydu ama onun ilgi alanı arabalardı. Bir bana bakıp bir yola bakıyordu. Benim konuşmamı beklediğini biliyordum İnci kesin söylemişti ama benden de dinlemesi gerekiyordu.
"Tamam, bakma bana öyle anlatacağım" sesim biraz üzgün çıkmıştı.
"Dinliyorum" dedi sert bakmaya çalışarak.
"Biliyorsun aylardır bu resital için hazırlanıyordum ve tek istediğim annemin bu resitalimi dinlemesiydi" gözlerim dolmaya başladı ve durursam akacaklarına emindim. " Sahneye çıkmama beş dakika kala solana göz attım ama gelmemişti babam ve Kemal amca oturmuşlardı ama o yoktu tek bir gün tek bir şeyime gelmesini istedim ama o lanet olsun gelmemişti." Artık gözyaşlarımı kontrol edemiyordum Boranın ne zaman arabayı durdurduğunu ve bana sarıldığını anlamamıştım ama konuşmaya devam ettim. "Beni neden sevmiyor Bora? Neden bana bir anne gibi sarılmıyor? Neden bana sarılmıyor Bora? Neden bana sıcacık bakmıyor?" artık gözyaşlarım hıçkırıklara dönüşmüştü Bora yüzümü ellerinin arasına aldı ve usulca gözyaşlarımı sildi. Ona daha fazla sokuldum ne kadar süre böyle kaldığımızı bilmiyorum ama arada hafif iç çekişler yapıyordum. Bora bana bakıp gülümseyince ilk başta ne olduğunu anlamadım ama sonra yüzümü aynaya yaklaştırınca ağzım aralanmıştı makyajım akmış ve saçlarım dağılmıştı çok kötü gözüküyordum. Bora torpidodan bana ıslak mendil verince hızlıca makyajımı düzeltip elimle de saçlarımı şekle sokmaya çalıştıktan sonra okula sessizce vardık. Babam ve Kemal amca (kemal amca babamın en güvendiği adam ve benim manevi amcam olmuştu) içeri doğru yürüyorlardı. Bora bana destek vermek istercesine kolumu sıktığında omzumda hissettiğim sert bir darbe ile dengemi kaybetmiştim Bora ani refleksle kolumdan tutmuştu. Dengemi sağladığımda sinirle arabalara doğru yürüyen çocuğa baktım.
"Özür dileseydin bari" diye bağırınca bir saniye dönüp umursamaz bir bakış atıp motora doğru yürümeye devam etti. Bu motor bana çok tanıdık geliyordu ama nereden...
Kendi kendime "öküz" diye söylenirken babamın gür sesiyle;
" Hadi çocuklar" demesiyle kendime gelince Borayla okula doğru yürümeye başladık.
-MERT ÇELİK-
" Ben sana beladan uzak dur diyorum ama sen nerede bela varsa orada oluyorsun" aslında bir bakıma haklıydı. Okulda, takıldığımız mekânlar da genelde böyle olaylar olmuyordu çünkü kimse bize karışacak kadar salak değildi.
"Amca o piç herif dayak yemeyi hak ediyordu ve bunun için sana hesap vermeyeceğim" sesim sert ve kendimden emin çıkmıştı bu beni mutlu etti. Amcam benim babam gibi olduğu için ona karşı genelde sevgi dolu ve saygılı olmuşumdur.
"Çocuğun hak edip etmemesi ya da konunun ne olduğu beni hiç ilgilendirmez Mert. Hayır madem döveceksin git okul dışı hallet niye hocalarının yanında dövüyorsun. Bu cezayı hak ettin ve ben kesinlikle hocalarınla konuşmayacağım git bugün okula öğren cezanın ne olduğunu." Sesi sert ve düz çıkıyordu. Anlamıyorum bunca aydan sonra neden dün bu olay yeniden konuşulmaya başlanmıştı. Sinirle tamam deyip odama çıktım lanet olsun bide tatil zamanı gidip okulun verdiği saçma cezalarla ilgilenecektim. Şuan bu konu düşünmek istediğim en soy şeydi.
"Mert hadi uyan okula gideceksin geç kalacaksın oğlum hadi kalk. Mertt" Hacer teyzenin gür sesi odamda yankılanırken dediklerini anlamaya çalışıyordum. Siktir bugün okula gidip şu saçma ceza hakkında konuşacaktım. Hızlıca kalkıp duş aldıktan sonra üstüme değiştirip motoruma atladığım gibi okulun yolunu tuttum. On dakika sonra okulun güvenliği beni görür görmez kapıyı açtı. Motoru park ettikten sonra hızlıca müdürün odasına çıktım kapıya çalmadan içeri girdiğimde çatık kaşlarla bana bakan beş kişi ile karşılaştım.
"Mert kapıyı çalmadan içeri girdiğine göre arkandan biri kovalıyor herhalde?" bunu soran tabi ki yönetim kurulu başkanı Mehmet Hocaydı. Özür dileyip içeri geçtikten sonra yarım saat yaptığımın ne kadar yanlış bir şey olduğunu ve bunun bir daha asla tekrar etmemesi gerektiğini anlatıp durdular. Yarım saatin sonunda ceza konusunu açan Yeliz Hoca olmuştu.
"Evet, Mert uyarıları dikkate alacağını düşünerek sana cezanı açıklamak istiyorum. İki gün boyunca kavgaya eğilim ve agresiflik adına düzenlenmiş neredeyse kendi yaşıtlarının katıldığı bir toplantıya katılacaksın bu daha çok bir etkinlik."dedi
"Ne?" istemsizce kahkaha atmıştım. Şaka yapıyor olmalıydılar iki günümü saçma nedenlerle psikolojisi bozulmuş insanların kavga eğilimlerini dinleyerek geçirmeyecektim.
"Asla ben böyle bir şeye katılmam bana başka bir ceza verin" sesim fazlasıyla gergin çıkmıştı. Müdür beyin sinirli sesi bunu daha çok kanıtlıyordu.
" Sana seçme hakkı vermedik küçük bey o toplantılara gidilecek. Ha ama gitmem diyorsan hakkında işlem yaptırırım disiplin suçu olarak yazılır." Hiç düşünmeden olur dedim ama ardından amcam geldi aklıma. Yumruklarımı sıktım şuan o çocuğu bulup bana bunları yaşattığı için tekrar dövesim geldi. Ben Mert Çelik iki gün boyunca saçma bir toplantıda, bunu bizimkilere söylememen gerekiyordu yoksa dillerinden düşmezdim. Bana gerekli bilgileri verdikten sonra "bundan sonra okulda olduğunu unutmadan davranırsın" dediğinde daha çok sinirlenip kapıyı çarpıp otoparka doğru yürümeye başlamıştım içimden birkaç küfür savurup hızla yürürken çarptığım bir şeyle dengem hafif sarsılmıştı. Bakma gereği duymadan devam ederken birden " Özür dileseydin bari" diye bağıran bir kız sesi ile arkama döndüm kıza bakarken garip bir şey hissettim sanki tanıdık gibiydi ama şuan bunu düşünecek durumda olmadığım için umursamadan motora yürümeye devam ettim. Çok sinirliydim saçma bir çocuk için saçma işlerle uğraşmam gerekiyordu. Motoru mekânın önüne çekip kapıdaki korumalardan birine anahtarı atıp içeri girdim. Bizimkiler çoktan içmeye başlamışlardı benimde sinirimin yatışması için sert bir içkiye ihtiyacım vardı. Son bir saati bana unutturacak bir içki...
YENİ BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SÜRAT AŞK
Teen Fiction-ARYA- Özenilecek bir hayata sahip, sorunlu bir genç kız. Aslında tek istediği birazcık sevgi. Kendini kapattığı ve orada mutlu olduğunu sandığı bir hayatı var. Onun için yaşadığı kafesten kurtulmanın sadece iki yolu var. Müzik ve Motor! Acaba ge...