2. bölüm (deneme)

56 9 2
                                    

Onsuz geçen zaman

Hani bazen çok sevdiğin birini kaybedersin. Bu ister annen, baban, arkadaşın yada sevgilin olsun. Onu kaybettikten yada onsuz yaşamak zorunda kaldıktan sonra onun gidişi senin içinde kocaman bir boşluk yapar. Ve sen o boşluğu tarif bile edemezsin. Sadece "içimde kocaman bir boşluk var ve ben bu boşluğu ne yaparsam yapayım dolduramıyorum, olmuyor" dersin. Oysa o boşluğu bir adı var. Onsuz geçen zaman... Onsuz geçen zamandır o boşluk. Yemek yesen bile dolmaz. Şey gibi... Küçükken dişin düşer ya, orda bir boşluk oluşur ve senin dilin sürekli oraya değer. Her sevdiğin de o boşluğu hissedersin. Yoktur orda diş. Dilinin oraya her değdiğinde tuhaf hissediyorsin ve o tuhaf hisse de bir isim bulamazsın, o hisse 'tuhaf' isimini takarsın. Oysa onun bir ismi vardır. Onsuz geçen zaman... İnsanoğlu tarif edemediği şeylerde hep en kolaya kaçar. İşine geleni anlar diyoruz ya, heh ondan işte. Ve en çok insan, altına girdiği yükten kaçar. İsim bulmak yerine, eylemin ismini takınır ve köşesine çekilir. Olaylar olur ve sevdiğim dediği kişiyi bırakıp gider, çünkü ağır gelir sevmenin bedelini ödemek. Ve sonra da pişkin pişkin biz ayrıldık der. Oysa ayrılan onlar değildir. Ayrılan sensin. Ayrılan o. Çok nadirdir ili kişinin de aynı anda anlayışlı bir şekilde birbirnin den ayrılması. Çok nadirdir...

Genelde biri sebepli yada sebepsiz gider. Gider kelimesi terk etmenin kibarlaştırılmış hâlidir. Gitti demek insana daha kolay gelir, terk etti demekten. Daha kolayı ise biz ayrıldık demektir. Sanki iki tarafta memnun gibi. Gideni bilmem ama kalan her gece olur. Her gece onsuz geçen zamanı yaşar.
Onsuz geçen zaman çok ağır bir acıdır. Ama terk edenler de şunu bilsinler ki, devamlı olan her alışır insan.
Onsuz geçen zamana alışmak diye de bir şey var. Alıştıktan sonra giden gelse de ne fayda. Kurulmuş gülleri sulasan sana gül kolları mı?

Eğer aklındaki şey gitmekse kurumuş dalları sulamayacaksın.

🍷🍷🍷

Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!

Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Ümit Yaşar Oğuzcan

Sevilmek nasıl birşey?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin