1.5

2K 35 12
                                    

Kapıdan içeri giren kişiyi tanımıyordum. Yüzünü ilk defa görüyordum hatta. Özür dileyerekten Bora'ya seslenmişti. Merakla ona bakıyordum. Bora'nın bu duruma sinirlendiği belliydi. Sinirinden dişlerinin arasından konuşuyordu.

""Umarım işimi böleceğin kadar önemli birşeydir."" koruma kulağına doğru bir şeyler fısıldamıştı. Bora gözündeki şaşkınlıkla hemen kapıya yönelmişti. Kapıyı sertçe çarpıp çıktığında ne olduğunu aşırı merak ediyordum. Ne olursa olsun beni ilgilendirmiyordu ama kendimi alıkoyamıyordum bu histen.

O çıkar çıkmaz derin nefesler almaya başlamıştım. O her yanımda olduğunda sanki boğuluyormuşum gibi hissediyordum. Onun varlığında kendiminkini unutuyordum resmen.

Kendimi yatağın üstüne bırakmıştım. Artık kafamı düşüncelerle yormak istemiyordum. Bedenim aşırı yorgundu. Eğer mücadeleme devam etmek istiyorsam iyi bir uyku çekmem lazımdı.

Yorganın altına girmemle sıcak bedenimi mayıştırıyordu. Kendimi zorla da olsa uykuya bırakmıştım.

✨✨✨

Gördüğüm kabusla yataktan sıçramıştım. Vucüdum hep ter içindeydi. Camdan sızan ışıkla sabah olduğunu anlamıştım. Şuanda berbat bir haldeydim. Üzerimde hala elbise vardı ve bu beni rahatsız ediyordu. Yüzümde ufak tefek yaralar oluşmuş hepsi taze duruyordu.

Zamanımı, gördüklerimi zihnimde bir resim haline getirmeye çalışıyordum. Okuduğum bölüm bunu bizzat öğretmişti. Aşırı odaklandığım sırada odaya tatlı bir kadın girdi. Tahminimce 30'lu yaşlarda olmalıydı. Ama kendisi aşırı genç duruyordu.

Bana yaklaşırken bir elinde temiz kıyafetler ve diğer elinde temiz çarşafların olduğunu farketmiştim. Üstümde ki elbise, bugün gelen kıyafet. Bunların hepsi benimdi. Zihnimi buna yorduğumda eşyalarımı aldırmış olabileceği aklıma gelmişti.

"Merhabalar efendim, duş almak istersiniz diye düşündüm." deyip gülümsemişti. Gerçekten tatlı bir kadındı. Böyle birinin evinde çalışabilceği yolda görsem aklıma dahi gelmezdi. Bende ona karşı gülümsemek istemiştim ama yüzümdeki yaralar acıyınca yüzümü buruşturmuştum.

Bana davetkâr bir şekilde elini uzattığında ayaklanmış ve yanına varmıştım. Belli ki tek değişen şey odamdı. Tabii ona da oda denilenebilirse. Üst kata çıktığımızda lavaboya doğru yol almıştık.

Ben etrafı incelerken biranda durmuş ve kapıyı işaret etmişti. Elindeki kıyafetleri benim elime tutuşturmuştu. Böyle bir yerde uzun süre saatlerce duşta kalacağımı sanmıyordum.

"Havlu kapının arkasında asılı." kafamla onayladığımda biran önce girip çıkmak istedim. İçeri girdiğimde kapıyı kilitlemiştim. Bu evde kimsenin sağı solu belli olmazdı. Hızlı süren duşun ardından giysilerimi giymiştim. Mavi pantolon ve üstüme sıfır kol bir kazak tercih etmiştim.

Lavabonun kapısını açtığımda kadının beni beklediğini görmüştüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lavabonun kapısını açtığımda kadının beni beklediğini görmüştüm. Tekrardan odaya dönecektik. Ama aksine şuanda oraya dönmek istemiyordum. Bir bahane bulmam gerekiyordu. Aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim.

"Kusura bakmayın. Buraya geldiğimde beri bir şey yemiyorum ve fazlasıyla açım. Bu isteğimi mazur görün ama bana yemek hazırlama şansınız var mıdır acaba?" aslında yalanda sayılmazdı. Kabul etmeyeceğini düşünürken kafasını sallamış ve mutfağa doğru yürümüştük.

✨✨✨

Kadın küçük bir sandviç hazırlamış ve önüme servis etmişti. Tam bir ısırık alacakken salondan Bora'nın birine bağırma sesleri gelmeye başlamıştı. Anlaşılan ben duştayken eve biri gelmişti. Dışarısının aydınlık olduğuna bakarsak öğlen civarları olması lazımdı. Bu kadar erken böyle bir gürültü...

Kadın salona yöneldiğinde mutfakla bahçeyi birbirine bağlayan kapı dikkatimi çekmişti. Açıktı(!)

Bu şansı değerlendirmem gerektiğini biliyordum. Buradan elimi kolumu sallayarak da çıkamazdım. Eminim ki korumaları dizmişti evin her köşesine.

Etrafa bakınarak mutfağa kimsenin girmediğinde emin olmuştum. Hızlı ama sessiz adımlarla arka bahçeye vardığımda koruma olmaması bir hayli şaşırtıcı bir durumdu. Başka bir gözle bakıldığında mükemmel bir avantajdı.

Dikkatlice bahçeyi de terk etmiştim. Sessiz adımlarımı korurken ormanlık alana doğru ilerliyordum. Gündüz olmanın verdiği rahatlıkla etraf gayet iyi görünüyordu. Evden uzaklaştığımı anladığımda artık koşuyordum. Ufacık tökezleme beni yarı yolda bırakabilirdi.

Duyduğum gür sesle önce biraz duraksamış sonrasında daha hızlı koşmaya başlamıştım. Artık tek düşündüğüm şey ne olursa olsundu.

""Deniz koşabildiğin kadar koş ama eğer yakalanırsan sonucuna katlan sevgilim(!).""

🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤

*Kısa bir bölüm oldu. Bir sonraki bölümü Bora'nın ağzından okuyacağız.

Deniz kurtulabilecek mi sizce?

Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.🤍

EscapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin