Eve vardığımızda derin bir sessizlik hakimdi aramızda. Napıcağımı bilemiyordum. Telefon yalanıma inanmadığını biliyordum. Ben ayakta beklerken o da yanıma adımlamıştı. Ben onun gözlerine odaklanmıştım.
O ise benim dudaklarıma bakıyordu. Yüzüme doğru eğildiğinde eğer karşı çıkarsam sinirleneceğini biliyordum. Bu yüzden bunu yapmasına karşı çıkmamıştım.
Dudağımı öptüğünde onun sıcaklığı benim bütün bedenimi esir altına almıştı. Gecikmeden karşılık verdiğimde beni kucağına almış ve bende beline bacaklarımı dolamıştım. Hızlı adımlarla odaya vardığımızda beni yatağa yatırmıştı.
Üzerime eğilip kendini bana bastırdığını o bunu zevkle yapıyor olabilirdi ama ben bunun aslında cezam olduğunu biliyordum. Söylediği cümlede benim düşüncemi resmen desteklemişti.
""Sen o küçük aklınca beni aptal yerine mi koyuyorsun? Ah, sanırım bu cezan her zamankinden biraz daha sert olabilir Deniz!"" fısıltılı sesi beynimde yankılanıyordu sürekli. Bunlara sadece son bir ay katlanacaktım. Ne kadar zor olsada...
✨✨✨
Sabaha yorgun gözlerle açmıştım. Gerçekten dediğini yapmıştı. Kasıklarımdaki ağrı gereğinden fazlaydı. Hatta beni ağlatacak raddeye getiriyordu. Yanıma baktığımda onu görememiştim. Ayağa kalkmaya çalışmıştım ama bu imkansızdı.
Kendimi zorlayarak çekmeceyi açmış ve ağrı kesiciyi içmiştim. Biraz daha iyi hissettiğimde ayağa kalkıp banyoya yönelmiştim.
Suyu açıp küvetin dolmasını bekledim. Beklerkende kıyafetlerimi çoktan çıkarmıştım bile. Aynadan kendime baktığımda artık kendi benliğimi göremiyordum. Vucüdum eskisi gibi güzelde değildi. Yara bere içindeydim. Bazı yerlerimde çürükler bile vardı.
Benim yerime sanki bambaşka biri duruyordu karşımda. Bu kişi tanıyamadığım bir kişiydi...
Küvetin dolduğunu gördüğümde içine girip uzanmıştım. Bedenimi olabildiğince temizlemeye çalışıyordum. Gerçi ne yaparsam yapayım bu kirliliğim asla geçmeyecekti. Resmen ona boyun eğiyordum.
Banyoda zamanımı geçirdikten sonra havluya sarılıp odaya girmiştim. Kapıyı kapatıp arkamı döner dönmez çığlık atmıştım. Açıkcası yatakta oturan bir Bora beklemiyordum. Evde olmadığını sanmıştım. Beni baştan aşağı süzmüştü.
""Ne o beni görmeyi beklemiyor muydun? Sana hediyem var."" Yanıma gelip beni kolumdan çekmişti. Bora tekrar yatağa oturduğunda ben hala ayaktaydım.
""Otursana Deniz!"" biranda bağırmasıyla irkilmiştim. Onu baştan aşağı süzdüğümde elinde bir şey tuttuğunu görmüştüm.
"Ne o elindeki?" elini bana doğru uzatıp gülümsediğinde yanına oturmuştum. Gözlerimin içine bakarak konuşmaya başlamıştı.
""Sana olan hediyem. Telefonun suya düşmüştü değil mi? Eskisi yerine yep yeni bir telefon. Fakat bir şartım var Deniz. Bunu kolay kolay hakedemezsin!""
Dinlediğimi belirtircesine devam etmesi için beklemiştim.
""Ya bana gerçekten telefonuna nolduğunu söylersin ya da Arkadaşınla bir daha görüşemezsin."" şaşkınlığımı gizleyememiştim. Çünkü Esra'ya bir şekilde ulaşmam gerekiyordu. Eğer Bora'nın telefonundan haberdar edersem bu bildiğin fare kapanına göz göre göre basmak gibi birşeydi.
"Telefonu yanlışlıkla düşürdüm. Zaten eski olduğu için kırıldı." doğruyu olduğu gibi anlatamazdım. Aklıma ilk gelen bahane de buydu. Eliyle yüzümü tutmuş ve kendine çekmişti. Kahverengileri resmen beni boğuyordu. Gözlerimin derinliklerinde sanki bir şey arıyormuş gibiydi.
""Sana güveniyorum Deniz. Beni hayal kırıklığına uğratma!"" anlayışla kafamı sallamıştım. Ama aslında bunca zamandır aklımdan çıkan bir olay vardı. O oda. Merak etmiştim. Ayrıca fazlasıyla korkunçtu. Demek ki aslında Bora beni çoktan tanıyordu.
"Bora neden öyle bir oda var?"
🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤
*Sizleri daha fazla sıkmak istemiyorum.
Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape
Teen FictionDeniz hayatında böyle birşeyle karşı karşıya geleceğini hiç düşünemezdi. Gerçekten bu zorlu hayatında yeni bir zorluk çıkmıştı karşısına. Özellikle şuanda tam önünde oturan adamı hiç görmemişti. Deniz'in kafası öne eğikti. Adam ise sürekli onun ke...