Bölüm 9

1.5K 128 21
                                    

Mükemmel rüyamdan kapının alacaklı gibi çalınmasıyla ayrılınca ağlama isteğiyle yüzüstü dönüp yastığa vurdum birkaç kez.

"Delireceğim, Allah'ım sen bana sabır var ya Rabbim Allah'ım!"

Sinirle yataktan kalkıp odadan çıktım hırsla. O sırada Erhan da yarı uyur vaziyette odasından çıktı.

"Olum, teröristler baskın mı yaptı lan? Ne oluyor?"
"Kes Erhan ya."

Sinirli sinirli kapıya gidip açtım. Açtığımda gibi de hizaya gelmem bir oldu.

"Neredesiniz kızım siz Allah aşkına? Yirmi dakika oldu yirmi!"
"Anne, baba siz niye haber vermeden geliyorsunuz ya?"
"Sus kız! Çekil öldük zaten ayakta. Hayır komşunuz da yok yabani yabani dolaşıyorsunuz ona da gidelim. Yok ki gidelim!"
"Gel anneciğim. İçeri gel otur dinlen. Buyur babacığım."
"Hoş geldin Zeynepciğim. Hoş geldin Murat abiciğim."

Erhan hala tek gözü kapalıyken anneme sarılınca güldüm. Deli manyak.

"Yılışma yeter, ayrıl."

Babam ikisini ayırınca Erhan gülerek ona da sarıldı.

"İkinci babamsın diyorum hala bir kıskançlık bir çekememezlik. Çok ayıp."
"Çok konuşma."

Erhan boyunu kısaltıp babamın göğsüne kafasını yaslayınca babam da gülüp saçlarını okşadı.

"Ya daha bana sarılmadınız ya!"

İkisi de bana sarılmaya gelince kocaman açtım kollarımı ikisine.

"Habersiz de gelmiş olsanız özlemişim ha."
"Sıpaya bak bir de laf çarpıyor."
"Aşk olsun ne laf çarpması. Başımın üstünde yeriniz var."

Hep beraber odaya geçip oturduk. Sohbet sohbeti açtı, uzun uzun konuştuk. Bunlara rağmen saat daha hale çok erkendi. Kahvaltı hazırlamak için ayağa kalktığım sırada kapı çaldı. Annem ve babam da odalarına gitmek için ayaklanmıştı.

"Kim ki bu saatte?"

Kapıya gittiğimde annem ve babam da koridora girmişti. Kapıyı açıp baktığımda Oğuz elleri cebinde kapıda bekliyordu.

"Oğuz?"
"Merhaba."
"Merhaba."
"Dün akşam arabayı temizlerken kolye buldum. Senin sanırım, yani senin olmalı çünkü Nehir'in değil ve başka biri de binmedi. Yani senin kolyen düşmüş. Onu getirdim."
"Ha öyle mi?"
"Hmm."

Annem ve babam güya odalarına gidecekti. İkisi de durmuş bizi dinliyordu.

"Teşekkür ederim. Zahmet etmişsin buraya kadar. Ben zaten tişörtünü edecektim o zaman şey yapardık."
"Önemli değil. Zahmet olmadı hiç."
"Şey, gelsene içeri. Kahvaltı yapacaktık. Sen de yersin. Gel."

Kapıyı biraz daha açtığımda kafasını iki yana salladı.

"Hastaneye gidiyorum. Geç kalırım hiç girmeyim içeri. Size afiyet olsun. Ben gideyim."
"Ha tamam o zaman. Görüşürüz."
"Görüşürüz. İyi bak kendine."
"Sen de."
"Ha bir de... Tişörtün önemi yok."

Gittiğinde gülümsedim ve kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde an annem ve babamla göz göze gelince yüzümdeki gülümseme silindi.

"Kahvaltı hazırlayım ben. Kahvaltı."
"Kimdi o?"
"Oğuz."
"Yani?"
"Erhan'ın sevgilisinin abisi."
"Ne alaka?"
"Nasıl ne alaka?"
"Arabasında ne işin vardı?"
"Bir sıkıntı olmuştu da eve bıraktı bizi. Erhan da vardı arabada."

En azından benim arabamı sürerken Erhan da vardı. Ufacık bir yalandan bir şey olmaz.

"Peki onun tişörtü neden sende?"

Allahım neydi günahım?

"Ben, hastaneye gittim onun yanına. Teşekkür için. Şey oldu çünkü. Ha anlattım ya size Erhan yanlışlıkla alkol aldı o olay. Onun için teşekkür ettim ona. O sırada benim tişörtüme ka... Kahve döküldü tişörte. Mahvoldu, yapış yapış falan şekerli içiyorum ya ben. Ondan hep bunlar. Sonra o da hastanede başka bulamayız diye kendi tişörtünü verdi bana. Yani kendi tişörtü derken üstündekini vermedi yedek varmış onu verdi."

Babam hızlı hızlı konuşmama göz devirip çoktan odaya girmişti. Annem ise bana uzun uzun baktı.

"Zehra beni kandıramazsın biliyorsun değil mi?"
"Ne kan..."
"Kahvenin de yalan olduğunu anladım, Erhan'ın arabada olduğunun yalan olduğunu da."
"Ama anne siz yanlış anlamayın diye..."
"Biz yanlış anlamadan bile siz zaten işi ilerletmişsiniz farkında değilsiniz."
"Ne?"
"Seviyor o seni. Sesinden belli."
"Anne bu yüzden söylemiyorum işte."
"Ciddiyim Zehra. Ayrıca sen de seviyorsun. Yani senin gibi bir kıro..."
"Ama yuh!"
"Sus kız! Sanki yalan! Sen bile utanıyorsan iş ciddidir."

Arkasını dönüp odaya doğru yürüdü. Birkaç adım sonra durup arkasını döndü ve gülümsedi.

"Babanı hatırlattı bana. O da benimle böyle konuşuyordu ilk zamanlarda. Utangaç, çekingen biriydi. Benziyorlar. Sen de bana benziyorsun."

Bu sefer dönüp odaya gittiğinde hızlıca mutfağa girdim. Düşünme, düşünme, düşünme onun babana benzediğini düşünme. Baban gibi birini bulacağını düşünme.

"Erhan! Kalk gel yardım et bana!"

Oflaya oflaya mutfağa girip yanıma geldi.

"Zehra."
"Efendim?"
"Çok uykum var."
"Benim de var. Ama kahvaltı hazırlamamız lazım."

Ağlamaklı bir ifadeyle kafasını omzuma yaslayınca gülerek kafasına çıkardım elimi.

"Hadi hemen yapalım kahvaltıyı."

Beraber kahvaltı masasını hazırladık hızlıca. Elimizden geldiğince çabuk şeyler yapmıştık. Annem ve babam duş alıp geldiğinde masaya oturup yemeye başladık.

"Zeynepciğim sizi sevgilimle tanıştırmak istiyorum. Anneme bol bol anlatırsın."

Annem güldü Erhan'ın söylediğine.

"Kızı gözüm tutmazsa ne yapacaksın?"
"Tutar tutar. Benim sevgilim melek gibi herkes sever onu."

Gülerek elimdeki salamı fırlattım. Tabağına düşen salamı alıp ağzına attığında gözlerimi kıstım.

"Siz çok hızlı gidiyorsunuz bak."
"Nasıl yani?"
"Önce abisiyle tanıştın. Hemen sonra gittin ailesi ile tanıştın. Şimdi sen onu ikinci ailenle tanıştırmak istiyorsun. Bu ne hız aslanım?"

Sonunda gaza gelip bağırdığımda babam güldü.

"Canına tak dedi herhalde."

Dalga geçerek konuştuğunda annem ve ben gülerken Erhan kafasını eğdi tabağına.

"Estağfurullah. Ne alakası var Murat abi ya?"

Utangaç utangaç tabağına bakarken gülerek saçlarını dağıttım.

"Bu hız onu gösteriyor ama Erhan. Az yavaş olun yavaş."
"Aman Zehra sen evde kalacaksın diye Erhan'ı hızlı sanıyorsun. Benim güzel kızım bu işler hep böyle ilerliyor. Sen nereden bileceksin?"

Annem ayıplar gibi baktığında göz devirdim.

"Evlenip gideyim de gör."
"Aman, zaten bizden ayrı yaşıyorsun ne değişecek. En azından yuva kurduğunu görmüş olurum."

Ağzım açık anneme baktım sadece.

"Seni acımasız kadın! Hiç üzülmez mi ya kızını evlendirmeyi düşünürken."
"Neden üzüleyim acaba? Zaten hep ayrıyız ne değişecek."

Dudaklarımı aşağı doğru sarkıttım şokla. Babam ve Erhan güldü halime. Babam bile gülüyor yahu! Burada benim gelin olup gitmem söz konusu! Kendinize gelin!

"Evlenmeyip sizin yanınıza taşınayım, başınızın etini yiyim de görün gününüzü!"
"Aman istemez."

Annem istemem yan cebime koy moduna geçince omzumu silktim. Görürüz.

Oy ve yorumları bekliyorum 🌼✨


Güzel Gözlüm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin