Bölüm 11

1.4K 107 22
                                    

Herkes ayrı bir yerde ağlıyordu. Nehir Erhan'a sarılmış ikisi bir köşedeydi. Can ve Duygu başka bir köşede. O kadar kötü bir haldeydim ki ağlayamıyorum bile. Hasan'ın kanlar içindeki hali gözümün önüne geldikçe kafayı yiyecek gibi oluyorum. Şerefsizin teki yüzünden benim kardeşim ölmezdi değil mi?

"Zehra?"

Duyduğum sesle kafamı kaldırdım. Oğuz'u gördüğüm an gözlerim dolmaya başlamıştı bile.

"Oğuz?"
"Gel."

Elimden tutup kaldırdığında gözlerine baktım.

"Hasan?"
"Ameliyata aldılar."
"İyi mi şimdi? Ne oldu?"
"Bilmiyorum. Ameliyata giremiyorum şu an."
"Ya ona bir şey olursa?"

Dolan gözlerimden bir damla döküldüğünde kafamdan tutup kendine yasladığında kendimi tutmayı bırakıp ağlamaya başladım.

"Ya benim kardeşime bir şey olursa?"
"İyi olacak."
"Tayfun. Tayfun yalnız ben yanına gideceğim."

Hızlıca ondan ayrılıp yürümeye başladım. Peşinden geliyordu. Ameliyathanenin önünde tek başına oturan Tayfun'u görünce yüzümü silip yanına gittim hemen.

"Tayfun?"

Kafasını kaldırıp kızarmış gözleriyle bana bakınca yanına gidip oturdum.

"Komutanım..."
"Hmm?"

Ağlamamak için konuşmamayı seçmiştim. Bu olaydan en çok o etkilenmişti ve benim onun yanında güçlü olmam lazımdı.

"Ya bir şey olursa ona?"
"I-ıh olmaz."
"Olursa ben ne yapacağım?"

Kafamı iki yana salladım hızlıca.

"Olmayacak."

Kafasını yere eğip ağlamaya başlayınca Duygu yanımıza geldi. Tayfun'un önünde eğilerek kafasını kaldırdı.

"Saçmalama Tayfun. Hasan o ona bir şey olur mu hiç."
"Ya olursa komutanım?"
"Olmayacak diyoruz Tayfun. Olmayacak bir şey. Sağ salim çıkacak oradan kalkacak ayağa, sonra bu kadar üzüldüğün için dövecek seni."
"Nolur çıksın da dövsün beni o zaman."

Duygu üzgün gözlerle Tayfun'u çekip sarıldığında Tayfun ihtiyacı olan buymuş gibi hemen sarılmasına karşılık verdi. Can arkasından sırtına vurdu iki kez. Destek olmak için hepimiz yanındaydık.

Ne kadar süre bekledik bilmiyorum. Ama bir dakika bir saat gibi geliyordu. Beklemek en zor şeydi.

Elinde tepsiyle yanıma gelen Oğuz'a döndüm. Tepsiyi önüme uzattı yavaşça. Karton bardakta çay vardı.

"İç biraz kendine gelirsin."
"Yok, sağol."
"Hadi Zehra. Sen içmezsen kimse içmez."

Haklı olduğu için bardaklarda birini alıp yanıma bıraktım. Herkese tek tek servis yaptı. En sonunde Erhan ile beraber duvara yaslanmış Nehir'in yanına gitti. Yüzünü sildi Nehir'in hafifçe. Tayfun'u gördükçe o da ağlıyordu. Daha önce böyle bir şey yaşamadığı için etkilenmiş olması çok normaldi.

"Ağlama artık. Güçlü olun biraz. Yüzünü yıka gel hadi."

Oğuz'un çay servisi bittiğinde etraf yine sessizleşti. Kafamı arkamdaki duvara yasladım. Nehir boş koridordan geri döndüğü sırada ameliyathanenin kapısı açıldığında ayağa kalktık hızlıca. Doktor bizi gördüğünde yürümeyi bıraktı.

"Hastanın durumunu kontrol altına aldık. Şu an gayet iyi. Böyle devam ederse birkaç saate de servise alırız."

Nihayet derin bir nefes alacakken görüş açımdan kaybolan Tayfun ile gözlerim şokla açıldı.

Güzel Gözlüm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin