15

1.8K 253 172
                                    

arkadaslar bolum atmıyorum, bolum dıye tutturuyorsunuz. bır gunde ıkı bolum atıyorum, yorum atan ınsan yok. ne yapacagımı sasırdım, bu yuzden yazma hevesım hıc yok.

_____

minho gözünü açtığında kendi evinde olmadığını fark etmesi çok vaktini almamıştı. sırtını yatak başlığına yaslayıp, gözlerini ovuşturdu. kemikleri yorgunluktan sızlıyordu.

üzerindeki kendisine bol gelen gömleğe baktı. "bu ne-" fazlasıyla klişe olan o yatak sahnesini yaşadığına inanamıyordu. odada bulunan banyonun kapısı açıldığında içeriye giren bedene baktı. "uyanmışsın."

mavi saçlı adam beline sardığı havlusuyla kendi dolabının önüne giderken, minho kendi kendine konuştu. "yok uyuyorum hâlâ." sebepsiz bir şekilde bu sabah kendisini sinirli hissediyordu. bunun nedeni kalçasında hissettiği dayanılmaz ağrı da olabilirdi.

jisung dolabından aldığı kıyafetleri giymek için giyinme odasına yöneldiği sırada minho onu durdurdu. "önümde giyin." mavi saçlı şaşkınca ona baktı. "efendim?"

minho dudaklarını ıslatıp, yatakta emekleyerek onun olduğu tarafa ilerledi. dizlerinin üstünde dururken, tepesinde dikilen adama baktı. "önümde giyin, izlemek istiyorum."

jisung ona cevap vermedi. düz ifadesiyle altındaki havludan kurtulurken mavi lenslere ev sahipliği yapan gözleri kızıl olanın gözlerine kenetlenmişti. "sence de yeni uyanmış birine göre fazla azgın değil misin?" tüm çıplaklığıyla onun önünde dururken, utanmadan kızıl olanın saçlarını okşadı.

minho onun elleri altında mayışırken, dudaklarının arasından ufak mırıltılar döküldü. kedi olduğunu en çok da bu zamanlarda belli ediyordu. sevildiği zaman ağzından kaçan ufak miyavlamalarla.

jisung ellerini bu sefer onun çenesine götürdü. aynı şekilde orayı da sevip, elinin altında gittikçe küçülen kızıl saçlıya gülümsedi.

fakat o ellerini çektiğinde, minho'nun huzurlu ifadesinin yerini sinirli bakışları almıştı. eğer pençeleri olsaydı, şu an kesinlikle jisug'u tırmalardı.

"istediğin şeyi biliyorum fakat hazırlanmam gerekiyor bebeğim. işe gideceğim." hızlıca üstünü giyindi. havluyla ıslaklığını aldığı saçlarını aynanın karşısında geriye doğru ittirirken, minho yataktan kalkıp onun yanına gitti.

"ben ne giyeceğim?" tekrar üzerinde ki mavi saçlıya ait olan beyaz gömleğe baktı. "böyle eve gidemem herhalde."

jisung ona bakıp başıyla dediğini onayladı. "sen git duşa gir, ben bir şeyler ayarlatırım." kızol saçlı dudaklarını birbirine bastırarak arkasını döndüğü sırada kalçasına atılan şaplaka duraksadı. "acıyor!" bir ayağını yere vurarak bağırmıştı. jisung onun tatlı haline kahkaha atarak karşılık verdi.

minho ayaklarını sürüye sürüye banyoya girdiğinde güzel bir duş alacağı için sevinmişti. hem de tamamen jisung'un kokusuyla dolu bir banyoda.

______

minho duştan çıktıktan sonra jisung'un kendisi için yatağa bıraktığı kıyafetleri giydi. telefonunu ve çantasını odanın köşesinden alıp aşağı kata indi.

gitmesi gerektiğini düşünmüştü. jisung onu kovmadan gitmeliydi. işleri bitmişti sonuçta, mavi saçlı illaha ki onu postalayacaktı.

fakat düşündüğü gibi olmadı. çıkmak için kapıya yöneldiği sırada mavi saçlının sesini duydu. "geç kahvaltını yap." minho onun yanına ilerledi. "evde bir şeyler-" diye devam edeceği sırada jisung başıyla yanındaki sandalyeyi gösterdi. "otur kahvaltını yap, seni ben bırakacağım."

minho onun dediğini ikiletmedi. onunla beraber olmak istiyordu. teklifini geri çevirecek kadar aptal değildi. işaret ettiği yere, onun tam yanına oturdu.

minho ne yapacağını bilemedi. çekiniyordu, sonuçta bu onun jisung'la olan ilk kahvaltısıydı. yanında rahat edemiyordu fakat bir o kadar da rahat hissediyordu.

mavi saçlı kahvaltısını yaparken, minho onu izledi bir süre. "beni izleyeceğine yemeğini ye. beni bitirdin zaten." yakalanmanın verdiği utançla başını öne eğdi hızla.

jisung onun utandığını fark edip, kendisini kötü hissetmemek için onun kızıl saçlarını okşadı. "fazlasıyla güçsüz düştün. yemeğini ye çıkalım." diye ilgiyle konuştu.

minho bu ilgiye alışmaktan deli gibi korkuyordu. jisung'un değişken davranışları yüzünden kendisini üzmek istemiyordu. yelkenleri hemen suya indirip, ona inanmaktan çekiniyordu.

beyninin içini yiyip bitiren olumsuz düşüncelerden kurtulmak için kendisini yemeğe vermeye çalıştı. mavi saçlının kendisi için hazırlattığı sütle bakıştı bir süre. "bu ne?"

jisung onun ne dediğini anlamayarak kaşını kaldırmış bir şekilde baktı. sonra minho'nun süte değişik bakışlar gönderdiğini gördüğünde güldü. "ne gibi duruyor? siz kediler süt sevmez misiniz?"

minho sütten bir yudum aldı. "severiz." dudaklarının üstüne bulaşan sütü diliyle temizlerken, mavi saçlının onu ilgiyle izlediğinden bir haberdi.

minho kahvaltısına odaklandığı sırada jisung konuştu. "o işi bırakmanı istiyorum minho." bahsettiği iş, minho'yla tanıştıkları sitedeki profiliydi. minho oradan bir sürü insanla tanışmış, parası olmasına rağmen bu işi yapmaya başlamıştı. genel olarak şovu sadece kamera karşısında olsa da, bazen hoşuna giden adamlarla gerçekten görüşürdü.

ağzındaki lokmayı yutup merakla mavi saçlıya baktı. "neden?" jisung ilgisizce tabağındaki parçayı keserken konuştu. "birlikte olduğum insanın böyle şeyler yapmasından hoşlanmıyorum."

minho'nun dudaklarından ufak bir 'hah' sesi çıktı. "birlikte olduğun mu?" alayla gülerek devam etti. "bizim bir birlikteliğimiz mi var?"

evet demesini umdu. bunu o kadar çok istiyordu ki. dün gece geçiştirmek istediği adamlara söylediği gibi, bir birliktelikleri olduğunu iddia etmesini istiyordu.

ancak jisung onu şaşırtmadı. cevap vermek yerine yemeğini yemeye devam ettiği sırada kızıl saçlının omuzları yenilgiyle çöktü. "sana afiyet olsun, ben gidiyorum."

hızla masadan kalkıp, arkasında bıraktığı mavi saçlının dediklerini umursamadı. "minho şuraya gel!" kızıl saçlı arkasını dönme gereği duymadan elini sallayarak konuştu. "önemli değil, kendim giderim."

kapıyı çarpıp dışarı çıktığında sinirden elleri titriyordu. jisung'un düzelmeye niyeti olmadığı çok açıktı. minho onun bu tavırlarıyla her ne kadar uğraşmak istemese de, içine düştüğü bataklıkla beraber ona çekilmeye devam ediyordu. buna engel olamıyordu.

hoş engel olmak istiyor muydu, orası muammaydı.

 lost in the fire • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin