16

1.3K 206 304
                                    

yorum olaylarından bahsetmıyorum artık, erken bolum ısteyen yorumunu da yapar dıye umuyorum 😅❤️

_______

minho o günden sonra bir daha jisung ile iletişime geçmemişti. mavi saçlı her ne kadar ona ulaşmak istese de, kızıl saçlı yaşadığı kalp kırıklığı yüzünden onunla konuşmak dahi istememişti.

işin kötü tarafı ise, jisung ona sadece iki mesaj çekmişti. 'pişman olacaksın' ve 'bunun bedeli ağır olacak.' dizelerinin yer aldığı tehdit mesajlarıydı.

bunlar artık minho'nun zoruna gitmiyordu. alışmıştı ve bu alışmışlık onun iyiden iyiye gurursuz biriymiş gibi hissetmesine sebep olmuştu.

sadece ciddi bir şeyler istiyordu. pekala evlenmeyeceklerdi, önemli olan jisung'un minho'nun bedenine hangi amaçla dokunduğuydu.

jisung onun bedenine sadece derin bir şehvet duygusuyla sahip olmak istiyordu, daha fazlası yoktu. minho ise sevgi dolu dokunuşlara sadece onun tarafından muhtaç hissediyordu.

"minho sen bizi duyuyor musun?" diye soran arkadaşının sesiyle irkildi. changbin kaşlarını kaldırmış, dikkatle kızıl saçlının yüzünü inceliyordu. "o adamla konuşmayı kesmen gerektiğini söylüyoruz."

evet, minho onlara her şeyi anlatmıştı. sıradan bir anma gecesi olarak planladıkları bu gece de, arkadaşlarına içinde tuttuğu zehiri bütün berraklığıyla akıtmıştı.

seungmin şaşkınlıktan konuşamazken, sevgilisi onun aksine daha sinirli ve konuşkandı. changbin kızıl saçlının yaşadığı zorlukları duyduğunda tam anlamıyla delirmiş, jisung ile konuşmak için zorla minho'dan numarasını almaya çalışmıştı.

o da çiftlerin arasına girmemesi gerektiğini biliyordu, ancak jisung, minho'nun korunmasız olduğunu düşünüyordu changbin'in düşüncesine göre.

ki ona göre minho, tamamen korunmasızdı. diğer insanlardan farklı oluşu, ezilmesi ve hor görülmesi zaten changbin'in yeterince sinirini bozuyordu. bir de jisung denen o adamın minho'yu kullandığını öğrenmesi sinirlerinin bozulması için yeterliydi.

changbin lise yılları da dahil hep kızıl saçlıyı kollamış, hep yardım istemesine fırsat vermeden yardım etmeye çalışmıştı ona. tıpkı hyunjin gibi.

minho dudaklarını birbirine bastırdı. söylemesi kolay olabilirdi fakat uygulaması kesinlikle düşündükleri kadar basit değildi. "bilmiyorum changbin..." kararsız mırıltısı arkadaşını daha da sinirlendirdi. "bilmeyecek ne var? adam seni kullanıyor!"

kızıl saçlı yüzüne vurulan gerçekle duraksadı. hyunjin minho'nun git gide sessizleştiğini gördüğünde, changbin'i uyardı. "biraz daha sakin ol dostum, onu korkutuyorsun." seungmin de sar saçlı arkadaşına hak vererek changbin'in bacağını sıkmıştı uyarır manada.

changbin önündeki şarap bardağını dudaklarından çektikten sonra sinirle konuştu. "sen piç kurusu," gözlerini hyunjin'in gözlerine kilitledi. "madem biliyordun bize niye söylemedin?"

hyunjin alayla güldü. "dostum minho'nun aşk hayatıyla bu kadar ilgilendiğini bilseydim ilk önce seni arardım."  seungmin gözleriyle hyunjin'i durdurmaya çalıştı ancak bu başarısız bir girişimdi. "yaşanması gerekiyordu ve yaşandı, bu onun kaderi. aşık olduğumuz kişiyi biz seçemeyiz."

minho gergin ortamda iyice mayıştı. arkadaşlarının kavga etmesini oldum olası sevmezdi, hele ki kendisi için... "lütfen biraz sakin olur musunuz?" dedi yorgunca.

zaten beynini etkisi altına alan düşünceleri yetmiyormuş gibi bir de bu ikilinin kavgasını çekecek halde değildi. ona çözüm gerekiyordu, kavga değil.

 lost in the fire • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin