Minho geniş oturma odasına sahip evinin bej rengi koltuklarında oturmuş, aklını karıştıran bütün duygularından arınmaya çalışırken kafasını başka şeylerle meşgul ediyordu.Felix'in düğününde yaşadıklarının üzerinden neredeyse bir ay geçmişti fakat ne arayan vardı ne de soran. Mavi saçlı sanki hiçbir şey olmamış gibi onu aramamış, hatta kısa bir mesaj bile çekme zahmetine girmemişti.
Durum böyle olunca minho mavi saçlının yaşadıkları şeyden pişman olduğunu düşünmeye başlamıştı. İlk iki hafta boyunca evde ruh gibi dolaşmış, onu arayan insanlara asla geri dönüş yapmamıştı. Çünkü korktuğu şey başına gelmişti, mavi saçlı aralarındaki bağı neredeyse tamamen koparmıştı.
Avucunda biriktirdiği mısırları üçer beşer ağzına atarken izlediği klişe drama dizisine fazlasıyla odaklanmıştı. Baş roldeki adamın karısını başka bir adamla aldatması üzerine kurulu olan bu diziyi izlerken az sövmemişti yönetmene.
Dikkatle dizisini izleyip mısırlarını yerken mutfaktan yükselen sesle sıçradı. Etrafa dağılan birkaç mısır tanesini umursamadan bulunduğu yerden apar topar kalkarken, melodinin bilgisayarından geldiğini biliyordu. Hatta kimin aradığını da az çok tahmin edebiliyordu.
Ada tezgahın üzerinde duran bilgisayarının ekranındaki tanıdık resime baktı bir süre. Bir yanı deli gibi açmak istese de, diğer yanı bu fikrine ısrarla karşı çıkıyordu.
Ona ne olursa olsun karşılık vermek kendisini yüzsüzmüş gibi hissetmesine sebep oluyordu. Jisung onun sarsılmaz karakterini değiştiriyor, en başından şekillendiriyordu farkında olmadan. Minho bu durumdan oldukça rahatsızdı çünkü jisung her şeyin aksine en ufak bir değişim belirtisi dahi göstermiyordu.
Sonunda derin bir nefes alıp elini ıslak mendille temizledi ve aramayı cevapladı. "Ne istiyorsun?" Karşısındaki adam kemik gözlükleriyle okuduğu kağıttan gözlerini ayırıp ona baktı. "Sana da merhaba minho."
Minho onun bu umursamaz tavrına karşılık ağızının içinden bir şeyler mırıldandı ama sesli dile getirme cesaretini kendinde bulamadı.
Minho onun bu tutumu yüzünden, 'acaba o gün yaşadığımız şey gerçek değil miydi?' diye düşünmeden edemiyordu. Gerçekten, zevk mi almamıştı? Yoksa tek seferlik bir heves miydi?
O en başımdan beri böyle olması gerektiğini biliyordu aslında. Jisung kendisini tatmin etmesi için ona para ödüyordu, fazla anlam yüklemiyordu sadece keyfine bakmanın derdindeydi.
"Neden aradın?" diye sordu her şeyi bir kenara atarak. bu konuşmayı kısa kesmek için elinden ne geliyorsa yapacaktı. "Seninle önemli bir şey konuşmak istiyorum." derken kırmızı sıvının bulunduğu bardağı dudaklarına götürdü jisung.
Elindeki kağıtları bir köşeye bırakmış, kemik gözlüklerini çıkarıp mavi lensli gözlerinin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştu.
Minho olumsuz düşüncelerini bir kenara atarak gergince mırıldandı. "Dinliyorum. Ne konuşacağız?" Kafasından binbir türlü senaryo geçiyordu. Büyük ihtimalle jisung ondan sıkılmıştı ve aralarındaki bu saçma seks partnerliğini bitirmek istiyordu.
"bir iş teklifi için aradım." derken siyah ojeli parmaklarını dudaklarının üzerinde haraket ettiriyordu. Minho'nun gözleri anlık olarak oraya kaysa da kendini toparladı. "Ne işi?"
"Sana artık ekranın arkasındaki görüntün için para ödemek istemiyorum," dedi tekdüze sesiyle. Minho kaşlarını kaldırıp sorgularcasına ona bakarken aslında bir nevi korktuğu şey başına gelmişti. "Ne?"
Jisung şarabından bir yudum daha alıp konuştu. "Sana dokunmam lazım, bundan sonra bunun için para ödemek istiyorum." Diliyle dudaklarını ıslatıp başını salladı. "Eğer onaylarsan, şimdi aldığın paranın iki katını alacaksın."
Minho yaşadığı şaşkınlıkla birlikte olduğu yerde kaldı. Görüşmedikleri bir ayın sonunda asla böyle bir konuşmak yapmayı beklemiyordu. Tamam, jisung'un ona aşık olmasını da beklemiyordu ama... tanrı aşkına buradaki tek konu onun aptal bedeni miydi? Düşüncelerinin neden önemi yoktu?
Tüm bu içsel savaşlarının aksine, o jisung'dan uzaklaşmaktan deli gibi korktu. Bu yüzden titreyen elleriyle sıkı sıkıya tuttuğu tişörtünü serbest bırakıp konuştu. "Biraz düşünebilir miyim?" diye sorarken sesi çok uysaldı.
Jisung onu memnun olmuş gülümsemesiyle onaylarken başını salladı. "Elbette düşünebilirsin. Asistanım sana bilgi içerikli sözleşmeyi mail olarak atacaktır."
Daha fazla konuşmadan aramayı sonlandırdığında yeşil saçlı şaşkınlıkla kararan ekrandan kendi yansımasını izliyordu. Battığı bok çukurunun iyice dibine çekildiğini hissederken, kurtulmaya bile çalışmaması daha da içler acısıydı.
Mavi saçlı adamla ne yapacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost in the fire • minsung
Fiksi Penggemar❝ duygularımla oynamandansa kalçalarımla oynamanı tercih ederim. ❞ bu ficin eski ismi "rules" olup 29 ağustos 2022 tarihinde "lost in the fire" olarak değiştirilmiştir.