19

1.4K 216 291
                                    


fıcın ısmını lost ın the fıre olarak degıstırdım arkadaslar. cok rısklı oldu ama olsun, boyle daha uyumlu bence.

lutfen gerı donup 18. bolume oy vermeyı unutmayın, yanlıslıkla onu sılıp tekrar yukledım

_________

evet her geçen gün biraz daha birbirlerinden uzaklaşmışlardı. minho buna seviniyordu, her ne kadar içinde büyük bir boşluk olsa da.

birkaç kere mavi saçlı ona ulaşmaya çalışmıştı, mailden kendisine yazmıştı fakat minho kesinlikle onlara karşı bir cevap göndermemişti. görmemiş gibi yapmayı tercih ediyordu. her ne kadar annesinin de dediği gibi jisung peşinden koşmaya başlasa da bu minho'yu tatmin etmiyordu.

ayrıca o uygulamadan ve ortamdan uzaklaşması kızıl saçlıya çok iyi gelmişti. artık bilgisayar başında geçirdiği zamanı arkadaşlarıyla olarak değerlendiriyor, kendisini daha iyi hissediyordu.

changbin ve seungmin'in beraber yaşadığı evlerine gitmiş, onlarla müthiş bir zaman geçirmişti. uzun zamandır yapmadığı şeyleri yapıp, eskilerden konuşarak keyifle eski anıları yâd etmişlerdi.

her ne kadar hyunjin gelmediği için kendini eksik hissetse de, sarı saçlı arkadaşı hoşlandığı çocukla buluşacağı için itiraz edememişti. hyunjin uzun zamandır bunun hayalini kuruyordu.

"minho her zaman çok tatlıydı..." dedi seungmin kızıl saçlı arkadaşına bakarak. ona bakması bile şeker komasına girmesi için yeterliydi. "ya... ne demezsin," dedi minho yüzünü buruşturarak. konunun birden bire buraya nasıl geldiğini anlamamıştı ancak kesinlikle değildi.

changbin sevgilisine hak vererek, "öyleydin minho, hiç inkar etme." minho her zaman onların arasında bebek olarak anılırdı. hepsi neredeyse tüm ilgilerini minho'ya verirlerdi, çünkü o bunu hak ederdi.

havadan sudan muhabbetleri iyice koyulaşmaya başladı. gecenin geri kalanında da evden kahkahalar yükseliyordu.

minho ilerleyen saatlerde geç olduğunu öne sürerek eve gitmek için ayaklanmıştı. changbin her ne kadar onu bırakmayı teklif etse de kabul etmemişti. arabası yoktu ancak bir taksiye binebilirdi. arkadaşını yormak istemiyordu.

eşyalarını toplayıp, arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra çağırdığı taksiye bindi. evinin adresini tarif edip yolu izlemeye başladı.

kısa denilebilecek bir zaman diliminde taksi evinin önünde durdu. çantasından çıkardığı kredi kartını taksiciye uzattı. orta yaşlı adam parayı çektikten sonra kartı geri kızıl saçlıya uzatmştı. minho orta yaşlı adama iyi geceler diyerek evine girdi.

çantasını portmantoya atarken, yarı yolda üstündeki ceketi ve altındaki şortunu çıkarttı. uyluklarına kadar uzanan gömleğinin kollarını kıvırıp mutfağa girdi.

dolaptan aldığı büyük şarap şişesiyle salonuna döndü. kapağını açtığı şişeyi dudaklarına dayarken, televizyondan açtığı şarkıyı dinlemeye başlamıştı.

huzurlu muydu yoksa üzgün müydü emin değildi. televizyonda çalan erotik şarkı ve vücudundaki alkol oranı yüzünde tam düşünemiyordu.

şişenin neredeyse yarısını bitirdiğinde, sarhoş olduğunu anladı. televizyonda şarkı söyleyen adamla bakışırken kendi kendine gülmesi kesinlikle bundandı.

çalan kapıyla irkilip, salondan gözüken kapıya baktı. yavaşça oturduğu yerden kalkıp, paytak adımlarla kapıya ulaştı. kim olduğuna dahi bakmadan gelen kişiye açmıştı kapıyı.

karşısında gördüğü mavi saçlıyla beraber göz devirdi. "siktir git." onu arkasında bırakıp salona ilerlerken sesli bir şekilde, "siktiğimin yüzsüzü," diye de mırıldanmıştı alkolün verdiği cesaretle.

 lost in the fire • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin