I.6

193 30 31
                                    

"Ama ben üçüne birden nasıl bakacağım ki?"

"Kredi çekeriz."

Ablamın sırtını sıvazlarken ağlayarak sorduğu soruya verdiğim yanıt karşısında gözlerinden akan yaşların şiddeti arttı. "Krediyi nasıl ödeyeceğim?"

"Bir tanem," diye fısıldadı koltuğun diğer tarafında oturup ablamın saçlarını okşayan eniştem. "Sence de biraz fazla abartmadın mı? Bir şekilde bakacağız işte. Anne, babasıyız biz onların. Hem bebek rızkıyla gelirmiş."

Eniştemden özlü sözler.

"Ama hepsinin aynı anda ağladığını bir düşünsene," dedi ablam ağlayarak. "Üç tane kolum yok ki benim, üçünü de nasıl sallayayım? Keşke üç tane kolum olsaydı."

O, kollarına bakarak bir üçüncüsünün daha olmamasına ağlarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Doktordan geleli yarım saat olmuştu ve geldiklerinden beri koltukta ablamı eniştemle ikimizin ortasına almış, onu sakinleştirmeye çalışıyorduk.

Başının arkasından enişteme doğru eğildim ve "Hamilelik hormonlarının bu kadar erken depreşmesi normal mi ya?" diye sordum.

Eniştem dudaklarını aralayacakken ablam, fısıltımı duymuş olacak ki ağlamasını şiddetlendirip atıldı: "Üç kere hamileyim ben ya tabii ki çok ağlayacağım gelmeyin üzerime."

"Ağla," dedim hemen başını tutup omzuma yaslarken. "En çok sen hamilesin ablam en çok sen ağla."

Bunu dememle daha çok ağladı.

Eniştemle unutsuz bakışlarımızı birbirimize gönderirken "Hamilelerin zürafa eti yemesi çok faydalıymış," diye mırıldandı ablam ve bir kez daha ağlaması şiddetlenirken yüksek sesle söylendi. "Zürafayı nasıl keseceğim ben ya?!"

Gözlerim büyürken eniştemin de yüzünde aynı afallamayı görmüştüm. Aynı anda "Zürafa mı?" diye sorarken ablam elindeki mendile burnunu sildi ve başını salladı. "Zürafayı kesecek kadar uzun değilim ki ben! Ya bebeklerim de benim gibi kısa olurlarsa?! Yedi cüceler gibi mi dolaşacağız evde? Pamuk prensesimiz de yok ki! Yedi kişi de değiliz zaten! Keşke altız doğursaydım ya!"

Ablamın boyunun 1.72 olması dışında bir sorun yok.

Beyin kıvrımlarım kısa devre yapmış bir halde ablamı çözmeye çalışan bakışlarımı ona yollarken eniştem bana doğru fısıldadı bu kez: "Zürafa etine okey olduk, yiyecek zürafayı bulduk da nasıl keseceğimiz kaldı."

Boğazını temizledi sonra ve ablama dönüp yumuşak bir sesle mırıldandı. "Hamilelere zürafa etinin iyi geldiğini nereden duydun ki hayatım?"

"21/74 Hamilelik kitabından."

"O ne be?" diye mırıldandım boş bulunarak.

"7/24'ün üç katı," dedi burnunu çekerken. "Üçüz bebeğe hamileler için." Bunu söylerken yeniden ağlamaya başlamıştı.

"24'ün üç katı 72," diye fısıldadım enişteme. "Adı bile hatalı kitaptaki zürafa yeme tavsiyesi üzerine konuşuyoruz şu an."

Ablam hıçkırdı ve "Kız halaya benzermiş," diye mırıldandı. "Ya üçü de kız olursa? Evde üç tane Güneş olduğunu düşünsene!"

O artık hıçkırıklarla ağlarken eniştemin de beyin hücrelerini kaybetmiştik. Güneş Abla, eniştemin kardeşi yani doğacak bebişlerin de müstakbel halalarıyd. Kendisi görümceliğin kitabını yazmış ve ablama yıllar içerisinde defalarca kez illallah ettirmiş, tüm görümceler için bir idoldü.

"Erkekler de dayıya benzermiş," diye ekledi ablam nefes almadan. "Ama benim hiç erkek kardeşim yok ki!"

Kız artık neye ağlayacağını şaşırmıştı. Üç çocuğu nasıl idare edeceğine üzülürken konuyu üç kollu olmamasından zürafa etine, oradan da görümcesine ve erkek kardeşi olmamasına bağlamış olması ciddi anlamda bir yetenekti.

Aşkın Bir Adı Da Yorulmamaktır || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin