Bir kurgusunun yayımlanma yıldönümünde başka kurgusuna bölüm atan o kişi yani ben geldimm.
Yorumlarda yine yeni yeniden yoklama alacağum öbdüm.
🦥
Adil'den...
Saat sabaha karşı 05:06'ydı ve ben saatlerdir Zişan'a ulaşmaya çalışıyordum.
Gecenin bir yarısı, normalde çoktan uyumuş olması gereken bir saatte bana uyanık olup olmadığımı sormuş, neden uyumadığını sorduğumda hastanede olduğunu söylemişti. Ardından bir ses kaydı atmıştı. "Bir trafik kazası old-" Kayıtta Zişan'ın ağzından duyduğum kelimeler bunlarla sınırlıydı. Sonrasında arkadan bir kadının tam olarak ne dediği anlaşılmasa da öfkeli bir sesle bağırdığını duyuyordum ve ses kaydı orada kesiliyordu. Zişan, bu kaydı bana yollar yollamaz çevrimdışı olmuştu ve saatlerdir ona ulaşamıyordum.
Ne kazasından bahsediyordu?
Hastaneye gittiklerine göre ciddi bir şey mi vardı.
Zişan iyi miydi?
Cahit'in yatağına oturmuş, dirseklerimi dizlerime yaslayarak öne doğru eğilmiş, elimdeki telefona bakıyordum. Daha fazla dayanamayarak ekran kilidini açtım ve bir kez daha aradım Zişan'ı.
Çalıyordu ama açmıyordu.
"Oğlum bir sakinleş artık," dediğini duydum Cahit'in. O da benim için kendi yatağının yanına yaptığımız yer yatağına oturmuştu. "Belki sessize almıştır telefonunu. Bak tam ses kaydederken arkadan biri bağırdı. Bir şey olmuştur, o an kaydı yarım bırakmak zorunda kalmıştır, sonra da aklından çıkmıştır. Olamaz mı?"
"Olabilir," diye mırıldandım sıkıntıyla. "Ama olmayadabilir." Lütfen olsun.
Ben sıkıntıyla soluklanıp bir kez daha telefona dönerken birden elimden telefonun çekildi. Başımı kaldırarak Cahit'e baktığımda telefonumu kendi cebine atmıştı. "İyice paranoyaklaştın kardeşim. Graham Bell bu kadar uğraşmamıştır lan telefonla. Bir on dakika bekle, sonra yine ararsın."
"Cahit saçmalama ver şu telefonu," dedim doğrularak ana oturduğu yerde geriye doğru kayarak engel oldu cebine uzanmama. "Ya bak tamam sesi de açık telefonunun, kız ararsa duyarız zaten. Ama senin dakika başı onu araman bir boka yaramıyor, telefona bakınca görür, görünce de arar zaten."
"Ya sen salak mısın?" diye sordum gerilerek. "Herife bak ben ona kız hastanedeymiş, bir kazadan bahsetti diyorum, o gelmiş görünce arar diyor. Ya bir şey olduysa? Ya iyi değilse?"
"O zaman arayamaz abi."
İyice gerilirken sinirle alkışladım oturduğum yerde. "Aferin bu zekanı daha gerekli anlarda da kullanmanı bekliyorum. Ver şu telefonu."
"Tamam," dedi bir kez daha geriye doğru kayarken. "Tamam vereceğim ama bir şartla."
"Lan oyun oynamanın sırası mı?!" diye yükseldim.
"Abi bir dur tamam," dedi yatıştırmaya çalışarak. "Ne oyunu oynayabiliriz zaten şu durumda ya amuda kalkalım, ilk düşen kaybedip telefonu verir falan mı dememi bekliyorsun hayret bir şey? Sadece söz vereceksin on dakika boyunca aramayacağına dair. Şimdi bu kız sana ne zaman dönecek bilmiyoruz, o dönene kadar sen böyle çaldır kapat taktiği uygulanan dönemin suyunu çıkaran delikanlıları gibi dakika başı kızı ararsan iyice kafayı yersin cevap alamadıkça. Söz ver on dakika aramayacağına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Bir Adı Da Yorulmamaktır || Yarı Texting
Teen FictionŞiir Avcısı: Aşkın bir adı da affetmektir... 🪡211022