III.30

140 16 101
                                    

Oy ve yorumları bekliyorum🦥🤎

🦥

Dinlenmek için kendimize ayırdığımız bu dört günlük süre çok çabuk geçmişti. Rize'deki son günümüzdeydik ve bu gece geri dönecektik.

Son günümüzü Çeçeva'da geçiriyorduk. Sabah erkenden gelip kahvaltıyı burada yapmıştık. Sonrasında köyü gezmiş ve çay tarlasında turlamıştık biraz. Güneş birazdan batardı, biraz daha vakit geçirip dönmemiz gerekecekti.

Çay tarlalarının karşısında oturmuş çay içiyorduk. Yüzümüz manzaraya dönüktü. Ablamın başı omzuma yaslıydı. Üçümüzden de çıt çıkmıyordu. Sadece manzaraya ve elimizdeki çaylarımıza odaklanmıştık.

Saate baktığımda burada geçirebilecek son iki saatimiz kaldığını gördüm. Elimdeki çayımı uzattım tarlaya doğru ve birkaç fotoğraf çektim. Ardından yerimde kaydım ve oturduğumuz kilimin üstüne uzanıp başımı ablamın kucağına koydum. Eli saçlarımı usul usul okşarken gözlerimi kapatıp gidene kadar uzandım orada.

Havanın ferahlığının da etkisiyle mayışıp uyudum yattığım yerde. Ablamın parmaklarının tersiyle yüzümü okşadığını hissedince açtım gözlerimi. "Gidiyoruz canım," dediğinde başımı salladım ve doğruldum yattığım yerden, hafif karışmış saçlarımı düzelttim parmak uçlarımla.

Beraber eşyalarımızı toplayıp arabaya yerleştik. Sohbet ede ede bungalova geldiğimizde ablamla ikimiz arabadan indik. Eniştem kiraladığı yere bırakacaktı aracı. O gelene kadar biz de eşyalarımızı toplayacaktık.

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde odama geçtim ve ilk olarak valizden yolda giymek için rahat bir şeyler çıkarıp yatağa koydum. Dışarıdaki kalan kıyafetlerimi katlayıp diğer eşyalarımla birlikte valize yerleştirdim.

Yatağımın üzerinde duran haki bol paça kargo pantolonu ve kahverengi düz sweatshirtü giydim. Ayaklarıma da kedili peluş çoraplarımı giyindim. Dışarıdan cici içimizde harbiyiz koçum diye bağırasım geliyordu şöyle pek alakalı kombinler yaptığımda.

Regl günüme iki gün kalmıştı ama yolculuk yaptığım zaman düzensizleşebiliyordu. Bu yüzden önlem olsun diye bir ped aldıktan sonra dışarıda bir şey kalmadığına emin olduktan sonra valizi kapattım. Elimdeki pedi koymak için kahverengi omuz çantama bakındım odada.

Burada göremeyince içeri bakmak için kapıya yöneldiğim sırada kafamın içindeki sinyallerin hatlarına ulaştığını hissettim.

Çantamı. Çeçeva'da. Unuttum. Çünkü. Geri. Zekalıyım.

Yaşadığım aydınlanmayla gerilerek odamdan fırladım ve ablamların odasına daldım. Aynanın karşısına oturmuş, saçlarını örüyordu. Ani girişimle irkildiğinde pişman oldum ama yaşadığım stresten ötürü hızımdan ödüm vermeden yanına gittim.

"Abla," dedim gerginlikle. "Çantamı Çayeli'nde unutmuşum."

Sakince, "İyi halt yemişsin Zişan," dedi aynadan bakışlarını ayırmadan saçlarını örmeye devam ederek. "Aferin sana."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ben masumum bakışlarımı atarken ve "Bir şekilde alabilir mi-"

"Hayır."

"Tamam."

Cevap baştan belliydi aslında zaten ama işte şansımı deneme sevdası... Uçağa geç kalırdık oraya gitmeye kalkarsak. Olan olmuştu artık.

"Ne vardı içinde?" diye sorduğunda düşündüm kısa bir an. "Önemli bir şey yoktu ya," diye yanıtladım umursamazca. "Süs olsun diye taşıyordum. Dün aldığım fular vardı, bir de cüzdanı-" Cümlem bitmeden vardığım farkındalıkla duraksadım. "Cüzdanım," diye fısıldadım sesim kısılırken. Cüzdan önemsizdi ama içindeki kağıt önemliydi.

Aşkın Bir Adı Da Yorulmamaktır || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin