I.8

180 27 10
                                    

ÜBABVTOK.

Bu bir random değil o yüzden bu kısaltmayı herhangi bir şakaya alay malzemesi yapanın eğitime saygısı yoktur çünkü bu bir kurs isminin kısaltması. Kısaltılmış hali buysa açılımı nedir diye sorarsanız o da Ergenekon Destanı'ndan hallice.

Üçüz Bebek Annesi, Babası Ve Teyzesi Olma Kursu.

Dünya üzerinde böyle bir kursu halka açık şekilde eğitime sunacak bir zeka örneği tabii ki henüz nefes almıyor. Bu, bizim şu an için üç kişilik olan ancak, eğer ki ablamın başımıza çıkardığı icatlar yüzünden o zamana kadar amel defterimizi kapatmazsak, sekiz ay sonra altı kişiliğe terfi edecek çitlembik ailemizin kendi arasında hizmete açtığı bir kurstu. Daha doğrusu ablamın kendi kendine hizmete açtığı bir kurs.

Evet, sanırım bu daha doğru bir tabirdi. Çünkü ablam bu "kurs" içerisinde kendi çalıp kendi oynuyor, eniştemle biz ise sadece Allah'ım al canımı diye feryatlar koparan iç seslerimizi bastırıp ablam ne derse onu yapıyorduk.

Sağ elimde tuttuğum çarşaf, sol elimde tuttuğum biberon ve serçe parmağıma yuvarlak kısmını asarak düşmesini önlediğim emzik, sağ kolumla göğsüm arasına sıkıştırdığım bebek bezi paketi, sol kolumla göğsüm arasına sıkıştırdığım kaplamalı yenidoğan yorganı, omzuma attığım bebek zıbını ve ben; kocaman bir aileydik. Bu aileyle de zaten ablam ne derse yapmaktan başka çaremiz yok gibi görünüyordu.

"Zişan," diye bağıran ablamın sesini duymamla bir an yürümeyi bırakıp başımı havaya kaldırdım ve gözlerimi kapatıp sabır diledim. Gani gani sabır. Ardından yürümeye devam ederken "Efendim," diye seslendim aşağı doğru.

"Nerede kaldın?! Getireceğin eşyaları kendin mi imal ediyorsun anlamıyorum ki?"

Soluklandım. Kendim imal etmiyordum ancak tüm eşyaları bir arada getirebilmek için hepsini aynı anda tutmaya çalışırken verdiğim çabayı bu eşyaların imalatı için harcasam da çok bir şey değişmezdi.

Ablama yanıt vermek yerine sessizliğimi korudum. Kollarımla göğsüm arasına sıkıştırdığım eşyalar bakışımı engellerken boynumu deve kuşu boynu gibi sündürmeye çalışarak önümü görmeyi denedim ve merdivenleri bu şekilde inmeye başladım.

Zar zor düşmemeyi başararak son basamağı da indikten sonra önüme doğru bir adım attığımda ayağımın boşlukta sallanması ve benim TRT Sayısal Gece'de sandalyeden düşen noter görevlisiyle şarkı söylerken merdivenlerden yere yumuşak iniş yapan Yıldız Tilbe ikilisine bir üçüncü olmak adına yere yapışmamla aslında merdivenlerin bitmediğini anladım.

Deprem etkisi yarattığını düşündüğüm gürültüyle salondaki ablama ait olan "Hih," sesi çarptı kulaklarıma, ardından ablam ve eniştem hızla odadan fırladılar.

Onlar beni merdivenlere yığılmış ve güç bela tuttuğum tüm bebek malzemeleri üstüme saçılmış halde görmenin etkisiyle şaşkınlıkla bana bakarlarken ve ben kafamın üzerindeki bebek zıbınını alırken beynimin içinde Yıldız Tilbe'nin Gene şık düştüm ya diyen sesi cirit atıyordu.

"Zişan," diye endişeyle mırıldanarak yanıma geldi ablam. "İyi misin?"

Onlar telaşla bana bakarken ben elimle kalçamı ovalamakla meşguldüm. "Az önce popomun amel defteri kapandı."

🦥

"Şimdi," diye mırıldandı ablam bir öğretmen edasıyla. "Bebeklerin ağladıklarını varsayalım. Üçü de aynı anda ağlarsa ne yapacağız?"

"Biz de onlarla birlikte ağlayacağız."

Ablam bana ters ters bakarken "Ne?" diyerek omzumu silktim. "Yalnız ağlamak insanı ne kadar üzüyor haberin var mı senin? Bırakalım da geleceğe miras kalacak bir yalnızlık travması mı olsun çocukların?"

Aşkın Bir Adı Da Yorulmamaktır || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin