Şimdi buradayken Felix bunun çok da iyi bir fikir olduğundan emin değildi. Ama artık geri adım atmak çok zordu bu yüzden elini kaldırdı ve son birkaç dakikadır karşı karşıya olduğu kapıyı hafifçe tıklattı.Chris yıllardır, ikisi de gençken ve Avustralya'da yaşarken Felix'in en yakın arkadaşıydı. Ama Felix'in aksine Chris hayallerinin peşinden koşmaya karar verdi ve tam da bu sebepten Avustralya'dan Kore'ye taşındı. İkisi, Felix Kore'ye tatile geldiğinden bu yana birbirlerini sadece birkaç kez görmüşlerdi. Ama Felix son birkaç yıldır Avustralya'da sıkışıp kalmış, sadece ailesini memnun etmek için hiç ilgisini çekmeyen derslere çalışmıştı. En azından birkaç gün öncesine kadar. Okulu bırakmaya karar verdiğinde ebeveynleri ona destek olmamış ve evden atmışlardı. O da bir hevesle Kore'ye giden bir uçağa atlamış ve kendini Chris'in son bildiği adresinde bulmuştu.
Felix son iki senedir Chris'in kendisine verdiği bu adrese yılbaşı ve doğum günü için hediyeler gönderiyordu. Ama çocuğun hala burada olup olmadığını bilmiyordu. Mümkün olduğunca iletişim kuruyorlardı ama ikisi de son zamanlarda meşgul oldukları için konuşamamışlardı. Bu yüzden kapının açılmasını beklerken daha çok geriliyordu. Ya Chris artık burada yaşamıyorsa? Ya onu görmek istemezse veya yardım edemezse? Belki de bunları gelmeden önce düşünmeliydi.
Ama daha fala endişelenmesine fırsat vermeden önündeki kapı açıldı. Chris değildi ama Felix'ten biraz daha uzun kahve rengi saçlı ve onun hizasına kaldırılmış bir kaşla başka biriydi.
"Sen kurye değilsin?" dedi aniden.
Felix afallamıştı. Nedense kapıyı Chris'ten başka biri açarsa ne diyeceğini düşünmemişti. Ama Chris'in bir süredir grubun diğer üyeleriyle yaşadığını biliyordu bu yüzden kahverengi saçlı çocuğun da onlardan biri olması mümkündü.
"Üzgünüm," dedi Felix utangaç bir şekilde başının arkasını kaşıyarak. "Chris... Hala burada mı yaşıyor?"
Kahverengi saçlı çocuk diğer kaşını da kaldırdı, bir saniyeliğine kafası karışmış gibiydi. Felix Chris'in artık burada yaşamadığı ve bu yüzden karşısındaki çocuğun kimden bahsettiğini anlamadığı ihtimali yüzünden endişelendi. Ama sonrasında bir farkındalık yaşadı. Onun için Chris, Chris'ti fakat Kore'ye taşındığında ismini değiştirmişti ve Felix onun bu ismine alışık olmasa da muhtemelen grup üyelerinin burada tanıdığı tek kişi oydu.
"Demek istediğim Chan. Bang Chan?" Karşısında gergin bir şekilde parmaklarıyla oynayarak kendini düzeltti.
Yabancı onu bir kez daha baştan aşağı süzdü. Ardından doğrudan cevap vermek yerine omzunun üstünden bakarak bağırdı.
"Chan, biri seni soruyor!"
Felix'e içeri girmesini işaret etti ve ardından içeri dönerek az önce göründüğü kadar hızlı bir şekilde gözden kayboldu. Ne yapacağı hakkında kararsız ve hala gergin olan Felix içeri birkaç adım attı, arkasındaki kapıyı kapattı ve daha fazla ilerlemeye cesaret edemeden olduğu yerde durdu.
İçeriden gelen konuşma seslerini ve arka planda çalışan televizyonun sesini duyabiliyordu. Felix'in çok iyi bildiği sese eşlik eden merdivenlerden inen adımların sesi de vardı.
"O kim? Yemin ederim eğer.."
Chris –Chan, Felix kendi kendini kafasında düzeltti.- Felix'i gördüğünde kapının kenarında kalakaldı. Sonsuza dek sürecekmiş gibi geçen birkaç saniye boyunca iki çocuk birbirine şok içinde baktı. Chan birkaç yıl önce Felix'in onu gördüğünden beridir muazzam bir değişim geçirmişti. Saçları grimsi bir mor renkle daha kısa haldeydi ve kesinlikle Felix'in hatırladığından daha kaslıydı. Ama Chan konuşmak için ağzını açtığında, gözleri hala kocamandı ve eskisi kadar şok olmuş durumdaydı, bunun üzerinde duramamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In Need Of Sunshine | Hyunlix
Teen FictionOkulu bıraktıktan ve ailesi tarafından evinden kovulduktan sonra Felix, eski arkadaşı Chan'a ulaşmak dışında ne yapacağını bilemez. Birdenbire Chan'ın kapısında beliren Felix sadece çocukluk arkadaşıyla değil altı oda arkadaşı ve grup üyeleriyle tan...