11. Oh, I Know

708 79 69
                                    


Hyunjin kabine doğru ilerlediğinde Felix'in gözlerini ondan ayırması çok zordu. Onu izlemesini söylemişti, ki söylememiş bile olsa Felix gözbebeklerini onun üstünden çekebileceğini düşünmüyordu. Hyunjin'in, Felix'in üstünde çocuğun anlamlandıramadığı bir hipnoz etkisi vardı. Bu etkisi Felix eve ilk geldiğinde koridorda onunla karşılaştığı andan beridir vardı. Ve bir parça bile azalma olmamıştı aksine her geçen zaman daha da güçleniyordu.

Ama Felix bunu anlamlandıramıyordu. Onunla sürekli uğraşan ve ona dokunan uzun sarışına aşık olduğunu kabul etmeye hazır değildi. Çünkü ona göre duyguları bu kadar çabuk ve emin adımlarla yakalamak çocuksu, olgunlaşmamış bir tepkiydi. Eğer duygular bu kadar hızlı ortaya çıkmasının sebebi Hyunjin'in çok güzel olmasından ve Felix'in yıllardır yalnız hissetmesinden dolayı sadece anlık bir şey, fiziksel bir tepkiydi. Bundan daha fazlası olduğunu kendine itiraf ederse gerçek olur ve daha sonrasında hayal kırıklığına uğrayabilir, incinebilirdi. Ve geçmişte zaten ağzının payını almıştı. Yani hayır hissettiği şeyler çok benzese de aşık olmaya hazır değildi.

Hyunjin kulübeye giderken herkes daha birkaç dakika önce hepsi çok gürültülü olmasına rağmen garip bir şekilde sessizdi. Felix etrafına baktı, gözlerini bir saniyeliğine Hyunjin'den ayırmaya cesaret etti ve çoğunun kendisine baktığını gördü. En azından fark ettiği şey buydu ama bakışlarını onlara çevirince herkes gözlerini ondan kaçırmış oluyordu. Bu garipti, Felix inkar edemezdi ama dürüst olmak gerekirse kafasının içi gözlerini Hyunjin'e dikmesi gerektiği düşüncesiyle meşguldü. Çünkü Hyunjin ona bakmasını söylemişti ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. Ayrıca performansını son derece merak ediyordu hatta diğerlerine olan merakından bir tık daha fazlaydı.

Mikrofonun arkasına geçtiğinde Hyunjin bileğindeki saç tokasını alması ve uzun saçlarının bir kısmını başının arkasındaki küçük bir at kuyruğu şeklinde toplaması bir saniye sürdü. İki uzun tel hala yüzünün önünde sarkıyordu. Daha sonra kulaklıkları zarif bir şekilde kulaklarına taktı ve Chan'a camdan 'tamam' işareti yaptı.

Felix, Hyunjin'in şarkı söylemesi söz konusu olduğunda ne beklediğini gerçekten bilmiyordu. Özellikleri o kadar yumuşak ve meleksiydi ki Felix şarkı söyleyen sesinin bundan daha farklı olduğunu hayal bile edemezdi. Ama öte yandan daha özgüvenli bir yanı da vardı, bazen bilerek ama çoğunlukla farkında bile olmadan yaydığı bir çekiciliği. Felix dans ederken onun bu tarafını görmüştü. Ona bir şey söyledikten sonra her seferinde 'bebeğim' dediğinde de. Şimdi de Hyunjin uzun, ince parmaklarını mikrofonun etrafına yavaşça sararken, alt dudağını dilinin ucuyla yalayıp kendi partı için hazırlanırken bunu fark edebiliyordu.

Yani Felix, Hyunjin'den nasıl bir sesi çıkacağını bilmiyordu. Ama Hyunjin'in dudakları nihayet ayrıldığında, kendi kısmının ilk sözleri çıktığında Felix'in beklediği şey bu değildi. Rap. Hyunjin rap yapıyordu. Buna hazır değildi. Yaptığı şeyde çok iyiydi. İyiden de iyi hatta. Kelimeleri mikrofona saçmaya başlar başlamaz tavrı değişti. İfadesi sertleşti, bakışları yoğunlaştı, kaşları hafifçe çatladı. Tıpkı dans ettiği zamanki gibi.

Mimikleri sesiyle birleşiyor, rap yapıyor, zahmetsizce süzülüyordu. Felix'e anlamlandırmadığı bir şey yapmıştı. Kulübenin camından Hyunjin'e bakarken dudakları şaşkınlıktan hafifçe ayrıldı, bilinçsizce bacaklarını birbirine bastırdı ve Hyunjin'in üzerindeki etkisini midesinde hissetti. Farkında değildi ama Felix, Hyunjin'i izlediği süre boyunca diliyle, parmağıyla, dişleriyle alt dudağıyla uğraşıp duruyordu. Diğer çocuk şarkı söylemeye devam ederken dudaklarının köşesinde ukala bir gülümsemeyle ona doğru kısa bir bakış attığında, Felix nasıl nefes alacağını tamamen unuttu.

In Need Of Sunshine | Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin