5. She Looks Like You

930 103 82
                                    


Chan'a göre stüdyo arabayla daha yakında olduğu için o şekilde gitmeye karar verdiler. Chan direksiyonun başında Hyunjin ise onun yanında oturuyordu. Felix arkada kendine yer tutmuştu. Sessizce somurtmaya devam ediyor ve stresleniyordu. Bir tarafı heyecanlıydı, dans edecek olma fikri onu heyecanlandırıyordu. Fakat küçük bir tarafı da iyi olmak için hissettiği baskı, kendini utandıracak olma korkusu ve ailesinin yorumları altında boğuluyordu.

Hyunjin ve Chan heyecanlı bir konuşmanın ortasındalardı fakat Felix kendi düşünceleri içinde boğulduğu için ne hakkında konuştuklarına dair en ufak bir fikri bile yoktu. Ama düşüncelerinde daha fazla boğulmasına kalmadan cebindeki telefonu durmadan titreşmeye başladı. Chan ve Hyunjin meşgul olduğu için onları yok sayıp telefonu açmayı önemsemedi. Telefonunu cebinden çıkardı ve arayanın ismini kontrol etti. Ekranda yazan isim onu şaşırtmadı. Geç kalmış bile sayılırdı.

Aramayı cevapladı ve telefonu kulağına yasladı.

"Bu bir şaka, değil mi?" Felix daha bir "merhaba" bile diyemeden telefonun arkasındaki yoğun Avustralya aksanı bağırmaya başladı.

Felix homurdanarak yavaşça eliyle saçlarını dağıttı. Hiçbir şey söyleyemeyeceğini biliyordu bu yüzden kalkışmadı bile sadece burun kemiğini parmaklarının arasına sıkıştırdı. Dudaklarının köşesinde hala küçük bir gülümseme vardı.

"Bu gece yatılı okuldan eve geldim ve sen hiçbir yerde yoksun! Tam bir baş belası olduğunu biliyorum ama evden atılmak mı? Ne yaptın? Ve en önemlisi sen neredesin? Yeteri kadar yiyor musun? Lucas muhtemelen Christopher'ı görmek için gitmiş olabileceğini öyledi. Gerçekten orada mısın?" Ses, Felix'in hiçbir soruyu cevaplamasına izin vermeden devam etti de etti.

"Oli, yavaş ol..." diye çıkıştı en sonunda Felix camdan dışarıyı izlerken. "Eve dönmek için saat gecenin bir körü, neden ayaktasın?"

"Bana abicilik oynamaya kalkma Lee Felix!" Olivia telefonun ötesinden bağırdı. "Sorularım var ve onlar cevaplanmalı!"

"Aslında ben senin abinim..." diye bir noktaya değindi.

"Duymak istemiyorum, dökül!"

"Tamam, tamam. Veda etmeden gittiğim için özür dilerim." Dudaklarını kemirerek başladı ama bu konuda daha fazla derine inmek istemediği için kız kardeşinin ilgisini çekeceğini bildiği başka bir konuyu açtı. "Ve evet Christopher'la beraberim."

Telefonun öbür ucunda Felix boğuk bir çığlık sesinin geldiğini duyabiliyordu ve gülmemek için dudağının içini ısırmak zorunda kaldı. Olivia, Felix'in küçük kız kardeşi, Chan'ın dünyadaki en büyük platoniğiydi. O da muhtemelen o zamanlar Chan'a Felix kadar aşıktı ama Chan onun etrafındayken Oli daha gençti. Felix'in fark etmediği şeyse Chan ve Hyunjin'in sohbeti kesip arkada ne olduğunu Ve Felix'in kimle konuştuğunu çözmeye çalıştığıydı. Chan kendi ismini duyduğunda dikkat kesilmişti.

"Yalan söylüyorsun. O şu an yanında mı? Eğer yalan söylemiyorsan görüntülü aramaya geç!" Nerdeyse telefona doğru çığlık atarak konuşuyordu. Felix onun şu an odasındaki halini tahmin edebiliyordu. Ellerini etrafta sallandırıp zıplıyor olmalıydı. Kız kardeşi çok tutkulu ve heyecanlı bir insandı. Çocukluğundan beridir enerjik bir çocuktu ama şimdi, 15 yaşına geldiğinde, hiçbir sakinleşme belirtisi göstermemişti.

"Livie mi o?" Chan omzunun üstünden sordu.

Sesi muhtemelen telefondan duyulmuştu çünkü telefonun diğer ucundan gelen bir çığlık daha Felix'in kulağını yok etmişti. Yumuşakça güldü ve telefonu yüzüne doğru çevirerek kamera butonuna tıkladı. Aksi halde kardeşi durmaycaktı.

In Need Of Sunshine | Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin