06

440 63 33
                                    

Okulda durumlar karışıktı. 

Ya da okulda değil de direkt benim içimde karışıktı. 

Sabah annem beni görmeden evi terk edip ondan bir tur daha kaçmıştım. O ise öğle arasında tüm ihtişamı ve gösterişiyle okul bahçesine girmiş, bahçedekilerin -özellikle benim- kafasına soru işaretleri çakmıştı. "Deneme konusunu daha sonra konuşacağız," Çıkmıştı ağzından sadece. Pahalı güneş gözlüklerinin altından bana son bir bakış atıp okula girmişti. Neden gelmişti bilmiyordum ama peşinden gitmeme bile müsaadesi yoktu. 

Bahçedeydim, bankta oturuyordum. Annem okula gireli on dakikadan az oluyordu. Ayağa kalktım gözlerimi kırpıştırarak. Peşinden gidip bir şeyler yapmalıydım ama onun ne yaptığını bilmeden ben ne yapacaktım? 

Okulun büyük kapısından içeri girdiğimde basit ve renksiz okul kıyafetlerinin yanında renk cümbüşü olarak patlayan annem direkt görüş açımda yer edindi. Biriyle konuşuyordu, Roseanne ile konuşuyordu. 

Tükürüğüm aniden boğazıma kaçacak gibi olduğunda gözlerimi yumarak kendime gelmeyi denedim. Hayal değildi, annem ile gayet medenice sohbet ediyorlardı. Deneme birincisi, annemin hayalindeki evlat karşısındaydı; nüfusuna geçirmeyi bile kafasında kurmuş olabilirdi. 

Hayır hayır, ben sadece bazı şeyleri çok abartıyordum. 

Biraz onlara yaklaştığımda, "Bu okula nasıl girebildin anlamıyorum.." dediğini duydum annemin, alayla. Okulumuz ülkenin en kapasiteli özel kurumlarından biriydi, her şeyimizle bizzat ilgilenerek tüm paramızın hakkını vermek için çabalıyorlardı. 

"Merak etmeyin efendim," dedi Roseanne aynı alaylı tınıyla. "Lütfen benim özel hayatımın sınırlarının arkasını merak etmeyin." Dudağımı dişleyerek bir adım daha attığımda beni fark edebilmiştiler. 

"Her neyse," Annem sahte gülümsemelerinden birini sundu ikimize. "Daha sonra görüşürüz Roseanne, tanıştığıma memnun oldum." Bana yaklaşarak elini koluma yerleştirdi. "Sen de dersine gir, eve gelince konuşuruz."

Topuklarının yere bıraktığı tok sesin farkında olarak çıktığında Chaeyoung'a döndüm. "Annen tam bir gösteriş manyağı," dedi göz devirerek. Karşısında kim olursa olsun laflarını esirgemeyen bir kişiliği vardı. 

"Evet, öyledir genelde." Kaşlarım çatıldı. "Seninle ne konuştu?" 

"Hiç.." Yanıma gelerek koluma girdi ve sınıfa doğru yönlendirmeye başladı ikimizi. "Öyle havadan sudan.. Ama boşver benim sana söylemem gereken daha önemli bir şey var." Yandan yandan ona baktım söylemesi adına. "Bu akşam benimle ders çalışıyorsun." 

"İmkanı yok," Sınıfa girmiştik. "Akşam özel dersim var." 

"Ah, o mu? Hallettim bile." dedi göz kırparak. Nasıl? 

"Delirtme beni Jungkook!" dedi Roseanne elindeki kalemi masaya atarken. "Matematikte ezbere yer yoktur." Anlattığı her soruyu mantık yollarıyla çözüyordu ve ben de sırf hipotezlerini çürütebileyim diye ezberlediğim formülleri sorulara uyguluyordum. 

Başımın çatlayacak derecede çok ağrımasını görmezden gelmeye çalıştım. "Benim yöntemim daha hızlı sonuca ulaştırıyor?" Göz devirdi, bu gece göz devirmekten gözleri çıkacaktı ama.. 

"O küçük beyninin içini boş boş formüllerle meşgul ediyorsun." Tekrardan eline geçirdiği kalemle şakağıma vurdu hafifçe. "Biraz aklını kullansan ne kadar kolay olduğunu anlayacaksın da.." 

Tekrar soruya eğildiğinde cevap vermek için hazırlanıyordum ki beklemediğim bir anda kocaman hapşurdum. Kafasını kaldırdı, bir kez daha hapşurdum kolumla siper yaparak. Burnum üçüncünün de geleceğini belli ederek kaşınmaya başladığında kendimi tutmaya çalıştım. 

Bir kere daha. 

Dört kere hapşurmayacağımı bildiğim için göz devirerek arkama yaslandım. Derse odaklanamıyordum, üşüyordum da. Rosanne'in ben dakikalar önce üşüyorum diye sırtıma attığı battaniyeye daha sıkı sarıldım. 

"Hasta mısın sen?" dedi kafasını kaldırarak.

"Yok, hayır.. Ne alaka?" dedim gözlerimi kısarak.

Kaşlarını kaldırdı. "Üşüyorsun, hapşuruyorsun, burnun da kıpkırmızı olmuş?" 

"Yani?" 

"Yanisi," Sandalyesinden hafifçe uzanarak, "Ateşin olabilir." dedi ve elini alnıma bastırdı. "Bak varmış ateşin, yanıyorsun." 

Kollarımı göğsümün altında toplayarak karşı çıkmak için hazırlandım. "Senin elin soğuktur." Kendimle gurur duymuştum bir anlığına bu mazareti söylediğim için. 

"Saçmalamayı kes ve bu sayfadaki soruları çöz. Papatya çayı yapıp geliyorum." Test kitabını önüme attığında bıkkınca süzdüm soruları. Kafamı masaya yasladım, kalemi elime aldım. O da eş zamanlı olarak balkondan çıkmıştı. 

"Sayı yok burada, sayı!" dedim matematiğe isyanlarımı gönderirken. Gözlerim, başım ve boğazım bana ihanet edercesine acımaya başladığında kirpiklerimin birbiriyle buluşmaması adına büyük bir savaş veriyordum. 

Cidden annemi aradığımda özel dersin ertelendiğini ve Chaeyoung ile gidebileceğimi söylemişti. Okulun bitimine kadar bunun şokunu üstümden atmayı denemiştim fakat işte buradaydım, onun evinde. Annemin kafasına silah dayadığına dair şüphelerim vardı. 

"Jungkook," Omzum dürtüldüğünde gözlerimi daha sıkı bastırdım. "Ateşin var kalk." Fincanları masaya bıraktığını belli eden tok sesten sonra kolumdan tutarak ayaklandırdı beni. "Ne yapacağım ben seninle.." 

İki kere kapı sesi duydum yürürken, bir de olabilirdi. Sırtım duvarla buluştuğunda itiraz eden mırıltılar çıkararak yere çökmek istedim fakat ayakta durmam için sıkı sıkı tutmuştu beni. Ne yapacağını anlamayarak yüzünü incelediğim an, kafamdan aşağı boşalan soğuk suyla sıçramıştım. 

"Soğuk!" diye bağırdığım sırada saçlarım gözlerimle buluşmuştu. "Çok soğuk!" Bileklerinden yakaladığımda o da ıslanmaya başlamıştı fakat umursamayarak beni duş başlığıyla ıslatıyordu. "Kapat şunu, çok soğuk.." dedim ağlamaklı bir sesle. 

"Soğuk değil," Sesi şefkat doluydu. "Sadece öyle düşünüyorsun." Elini saçlarımdan geçirerek tutamlarını geriye yatırdı. "Bana bak, ben de ıslanıyorum ama üşümüyorum." 

Kendime hakim olamayarak boyuna eğildim ve kafamı onun omzuna yatırdım. Yüzüm boynuna geliyordu, kokusunu buradan daha net alabiliyordum. Hâlâ ıslanıyordum fakat tek fark, artık üşümüyordum. Bedeni sıcaktı ve sıcaklığı beni de ısıtıyordu. 

Tek eliyle ensemdeki saçlarla oynamaya diğeriyle başlığı kafamıza tutmaya devam etti uzun bir süre. Ağladım, bu çok komikti fakat gösterdiği ilgi alışık olmadığım bir türde olduğu için duygulanmıştım. Su gözyaşlarımı süpürüp götürürken derin bir nefes çektim içime. 

Teşekkürler, demek istedim. Yıllarca yanımda olan kimsenin yapmadığı şeyleri bu kısa süre içinde yaptığın için teşekkürler.. 

kiss, heal and go Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin