Jeon Jungkook bir manzara olabilirdi. Hatta bir manzaradan daha fazlası da olabilirdi. Renkli paletlerle bembeyaz bir tuvale taşındığında serginin baş köşesine asılacak kadar güzel bir eser olabilirdi. Parlak bir yıldız ya da cennetin bir ön izlemesi de olabilirdi. Ve emindim ki bunların hepsini olabilecek kadar mükemmeldi.
"Uykun mu geldi?" dedim ellerimle saçlarına hissettirmeden dokunurken.
Yumulu gözlerini araladı. "Hayır, düşünüyorum." Neyi düşündüğünü çok iyi biliyordum ve sormak da istemedim bu yüzden. Koltukta oturuyorduk, o kafasını geriye atmıştı ben de öylece bağdaş kurmuştum.
Dizlerim üzerine yükseldim. Bacağımı hızla diğer tarafına atarak kasıklarına oturduğumda kafasını kaldırdı yerinden. Bakmaya doyamadığım gözlerine uzun uzun baktım. Eli hafif bir şekilde belimi buldu, hissedemedim bile tüy gibi tutuşunu.
"Jungkook." Dudaklarımdan derin ve acılı bir nefes döküldü. "Özür dilemeyeceğim, sadece kendimi açıklamak istiyorum. Bilmediğin şeyler oldu. Sunghoon'u kaybettim."
Devam etmeme izin vermeden, "Biliyorum." dedi hızla. "O gün uyandığımda aklıma sadece onun yanı geldi gidebileceğin. Hastanede söylediler. Başın sağolsun."
Gözlerimi yumdum sadece, minnetimi belli etmek için. "Jungkook ben hiçbir zaman ciddi ilişki insanı olmadım. Biliyorum bu bir bahane değil. Sana karşı öyle değişik şeyler hissettim ki bu hisleri anlamlandırmak bir yana, korktum. Yemin ediyorum anlam veremedim hislerime. Aşk bana çok yabancıydı, hâlâ yabancı ama artık korkmuyorum çünkü sen varsın. Senin için yapamayacağım hiçbir şey yok." Dilim dudaklarım üzerinde gezinirken dinlendim bir an. "Sana dönmek istiyorum, bir daha gitmeyeceğimin garantisini vererek."
Sustu. Gözlerime baktı. İşte şimdi eskisi gibi bakıyordu bana. Gözlerinde taşıdığı yıldızlarla, hayranlıkla bakıyordu. Gülümsedim, o gülümsemedi belki ama belimi tutuşu sıkılaştı. Sessizliğimizdi bizi birbirimize çeken. Ellerim ensesindeyken dudaklarımız yakınlaştı. Gözlerimi yumarak hafifçe alt dudağını dudaklarımla kavradığımda bana alan açtı. Yavaş başlayan öpüşmemiz hafiften hız kazandığında ensesinden çekerek sanki mümkünmüşçesine daha çok çektim kendime.
Sessiz ev saniyeler içinde dudaklarımızdan çıkan ıslak seslerle kaplandığında vücutlarımızın birbirine olan özlemiyle kaptırmıştık kendimizi. Üst dudağıma sertçe dişlerini geçirdiğinde ağzına doğru inledim fakat bu onu durdurmadı, aksine dilini de devreye sokmasına neden oldu. Öpüşüne karşılık verirken kesilen nefesimle siyah tişörtünün eteklerine tutundu ellerim beceriksizce. Öpücüğü yarıda keserek tişörtünden kurtulduğumda kalkıp inen göğsüyle bakıyordu bana. Tırnaklarım ilk dövmesine, göğsünün üzerindeki motife kaydı. O da beni taklit ederek benim tişörtümü çıkardığında dudaklarını boynuma gömdü.
İzi kalacağına emin olduğum ısırıkları boynuma ve sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerime vardığında dudaklarımı koparacak kadar güçlü ısırıyordum istemsizce. Eliyle şortumun üzerinden kalçamı kavradı. Ben hiçbir şey yapamıyordum, tek yaptığım ensesindeki saçları çekiştirmekti. Sütyenimin kopçasını hızlı bir şekilde açarak ondan da kurtuldu. Kendimi ona bastırarak inlemesine neden olduğumda altımdaki sertliğini de net bir şekilde hissediyordum.
Göğüslerimde oyalanmayı bıraktı dudakları. Kısa bir an kafasını kaldırıp bana baktığında dudağımı dişledim. Tamamen dağılmış göründüğümü biliyordum. O da benden farksızdı; dudakları pembeleşmiş, saçları birbirine girmişti. Belimden tutarak beni koltuğa uzandırdı ve üzerimdeki yerini edindi. Öldürücü bir yavaşlıkla, parmaklarının her noktama temas ettiğinden emin olarak şortumu çıkardığında ellerim omzuna tırmandı. Üzerimizdeki son parçalar da hızlı bir şekilde yeri boyladığında hiçbir engel kalmamıştı aramızda.
Konuşmak istemiyordum, anın büyüsünü bozmak gibi bir şeydi bu. Bu yüzden o kendini bana konumlandırdığında sadece gözlerimi yumdum. Aylar sonra onu tam anlamıyla içimde hissettiğimde ise boğuk bir inleme dudaklarımdan firar etmiş, tırnaklarımı omzuna saplamama sebep olmuştu.
Alışmamı bekledi birkaç saniye. Ardından kolunu koltuğa yasladı. İçimden yavaşça çıktı, daha sert sapladı kendini. Her hareketi duvarlarımı sertçe ezerken ortamı inlemelerimiz ve ıslak sesler doldurmuştu. Bir kaç kez aynı şekilde gidip geldiğinde tamamen yerini edinmişti ve rahat hareket ediyordu. Tek eliyle sağ bacağımı aralayarak kendine geniş bir alan sağladığında ona izin verdim. Eli oradan kalçama vardı.
Kasıklarımız birbirine çarparken adını mırıldandım sessizce, inler gibi. Alnını alnıma yasladı, dakikaları geçirdik bu pozisyonda. İçimde seğiriyordu ve bunu çok net bir şekilde hissediyordum. Bulduğu noktayı acımasızca ezerken zevkten yüzüm buruştu. Derin nefesleriyle kendini dakikaların sonunda içime bıraktığında ben de kendime engel olmadım ve neredeyse tam anlamıyla titreyerek boşaldım.
Bir süre hareket etmeden bekledi. Daha sonra dudaklarıma sertçe bir öpücük bırakarak çıktı içimden. Hissettiğim halsizlikle ben de yerimden doğrulduğumda o sadece iç çamaşırını giyindi, bana da kendi tişörtünü giydirdi. Az önceki hızlı dakikalarımız ve orgazmımız yüzünden yan yana oturarak dinlenirken soluk seslerimizi dinliyordum. Sehpadaki sigara paketine uzandı. Bir tane yaktıktan sonra arkasına yaslandı. Bir nefes çektikten sonra dalı bana uzattı. Ben de derin bir nefes çektim zehirden.
"Affedildim mi?" Sesim çatallı çıkmıştı.
Ona geri uzattığım sigarayı alırken, "Bilmiyorum." demişti. Affetmek istiyorum ama affedemiyorum da demiş olabilirdi.
"Niye seviştin o zaman benimle?"
Yüzünü yüzüme çevirdi. Gözlerime bakarak sigarayı dudaklarına yasladı. "Aklımı başımdan aldın da ondan."
Yorgunca gülümsedim ve ona yaklaşarak kafamı göğsüne yerleştirdim. Parmaklarım dövmesi üzerinde gezinirken, "Uyumak istiyorum." dedim. Derin bir nefes buyur ettim ciğerlerime.
"Odanda uyuyabilirsin."
"Abartma amına koyayım." dedim ağzımdan kaçan küfüre engel olamazken. "Seviştik az önce, odunluk etme. Burada uyumak istiyorum."
"Boynumuz tutulacak." dedi ama o benden daha çok istiyordu ses tonuna bakılırsa.
"Hmm," derken yerimi sağlamlaştırmıştım. Sesini etmedi daha fazla. Ben de yorgunluğumla kokusuna karşı gelmeden kendimi uykunun kollarına bıraktım.
•
aşırı utandım kendimi yok etmeye gidiyorum bölüm size emanet
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss, heal and go
Fanfictionruhum yaralı, günlerim hep sayılı. karanlık iyilik meleğim, gel yanıma da öp, iyileştir ve git. kapat yaralarımı ama asla unutma, yarayı kapatan aşk, yaradan da derin. rosékook. ✓