02

673 67 33
                                    

*(medya, chanyeol'un görünümü. fic boyunca böyle hayal ederek yazacağım.) *

_________

ilk iş günümün ardından eve gittiğimde jongdae'yi görüntülü aradım. tüm olanları ona anlatmalıydım.

telefonu açar açmaz, "bugün biri kırmızıydı ve onu görünce başım ağrımadı fakat takip ederken bayıldım" dediğimde jongdae tek kelime etmeden telefonu yüzüme kapattı. on dakika geçmedense kapımız çalınmaya başlamıştı.

annem aşağıdan seslendi,
"baekhyun, jongdae geldi"

altıma geçirdiğim eşofmanın belindeki ipleri bağlayarak odamdan çıktım, merdivenlerden koşarak çıkan jongdae çok sevimli bir görüntüydü.

"hemen anlatıyorsun hemen hemen"

gülerek odama geçtim, jongdae de arkamdan geldi.

"az önce telefonda anlattığım gibi oldu. farklı tonlarda kırmızıları vardı ve bilirsin, normalde karşımdaki kişiyle konuştuğumda veya göz teması kurduğumda anlayabiliyorum duygularının rengini. ama bu kişiyi kafeden çıkarken gördüm.
tanrım... saçını bile görmedim dae. sadece başında şapkası vardı ve öylece geçti gitti."

jongdae elindeki renk kartelasını önüme koydu,
"hangi kırmızılar vardı onda. sen kimsede kırmızı görmemiştin baek, bunun anlamını nasıl öğreneceğiz ki."

derin bir nefes aldım,
"hiçbir fikrim yok dae, inan bir tane bile fikrim yok"

ardından önümdeki kartelandan kırmızı renklerin olduğu kısma bakmaya başladığım anda şiddetli bir baş ağrısı başladı.
gözlerimi kıstım ve kendimi zorladım.

o kırmızı çocuğun renklerini bulacaktım.

bir sürü renge baktım fakat bir türlü karar veremiyordum hepsi bir olmuş üstüme üşüşüyor gibi hissediyordum.

tam o esnada bir renk anında sakinleştirmeye başladı baş ağrımı.

böylece ilk rengi bulmuştum; nar kırmızı

hızlıca, kalan renkler arasından beni sakinleştiren diğer iki rengi ararken, jongdae şaşkınca bana bakıyordu.

çok geçmeden o iki rengi de buldum, venedik kırmızı ve scarlet kırmızısı.

jongdae'ye bulduğum üç rengin olduğu kartları çıkartıp verdim ve ayağa kalkarak odamın ortasında dans etmeye başladım.

beni de rahatlatan kırmızının tonları vardı demek ki.

jongdae üç renge baktı ve bana döndü,
"nasıl anladın bunlar olduğunu"

anlamsız hareketlerle ettiğim dansımı yarıda kesip nefes nefese jongdae'nin karşısına oturdum,
"çünkü bir tek bu renklere baktığımda başım hiç ağrımadı"

jongdae hayretle yüzüme baktı, şaşırmıştı.

"ne demeliyim bilmiyorum. sehun'a bile hiç kırmızı bir şey kullandırmadın baekhyun.  çocuk en sevdiği kazağını senelerdir giyemedi, dolapta çürümüştür eminim."

omuzlarımı düşürdüm,
"anlamıyorsun dae, sahiden çok kötü oluyorum. bugün bayılma sebebim de bence buydu. çünkü insanlar o kadar karışık renklere büründü ki bir anda, hepsini kırmızı gördüm. sonrasında da bayılmışım.
ayrıca sehun o kazağını, benimle görüşmediği zamanlarda giydiğini söyledi. çürümemiştir yani merak etme"

sound of colors | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin