09

511 51 56
                                    

üç haziran gecesi chanyeol ile görüntülü konuşmamız esnasında, babamın hastaneden arkadaşı sanggon amcanın oğlu yesung hyungu, chanyeol'un gönül yarası olan kişiyi öğrendiğimdeki hislerimi anlatacak tek bir kelimem dahi yoktu.

yesung hyungu severdim ve doğrusu iyi biri olduğu için asla ona kin güdemezdim de fakat benim gözümden sakındığım adamı böyle üzmesine çok kızgındım.

sinestezik olduğumu öğrendiğinde benden uzaklaşmasının da sebebi yesung hyung muydu yani?

chanyeol'e onu yorduğunu söyleyen, onun varlığına katlanamayan ve onu istemeyen... yesung hyung muydu?

o gece telefonda chanyeol'e belli etmemeye çalışarak şu cümleyi söylemiştim;
"senin beni sevmeni dileyerek seni sevmedim chanyeol, lütfen sana olan hislerim yüzünden arkadaşlığımızı bozma."

chanyeol'un arkadaşlığına dahi yalvaracak kadar onu yanımda istiyordum, ve bu halimden nefret ediyordum.
yeteri kadar arkadaşım olmasına rağmen, üstelik hepsiyle de fazlasıyla eğlenebiliyor olmama rağmen neden chanyeol'e böyle bir cümle kurmuştum hâlâ anlayamıyordum.

üzerinden günler geçmesine rağmen hâlâ kafamı duvarlara vurmama sebep olan da buydu zaten.
chanyeol'e karşı aşırı savunmasız ve güçsüz olmam.

onun yanında olduğum, hayır hayır, onunla konuştuğum anda dahi, benim gözümde her zaman chanyeol haklıydı ve o hep doğruyu söylerdi.

"yeter artık baekhyun daha ne kadar düşünerek kendini yiyeceksin"
jongdae'nin söylenmesiyle kendime geldim.

bugün on bir haziran perşembeydi ve ikimiz büyükbabanın kafesinde oturuyorduk. müşteri azdı henüz öğle saati olduğu için.

"ne yapabilirim dae, söylediğim o cümleyi kendime yediremiyorum"

jongdae sırtımı sıvazladı,
"tamam ama çok da kötü bir şey dememişsin chanyeol seni yanlış anlamamıştır merak etme. hem chanyeol de senin arkadaşlığını seviyormuş, bozmak istemiyormuş öyle söyledin."

evet, öyle söylemişti... ama buna nedense inanasım gelmiyordu.

kapının üzerindeki zil çalınca kapıya döndüm.
yoora noona, eşi heonpyo hyung ve kızı haetsal ile gelmişti.

"noona, hyung hoş geldiniz. hastaneden mi"

yoora noona bir sandalyeye oturduğunda hyung da bebek arabasındaki kızlarını yanına çekerek diğer sandalyeye oturdu.

"evet baekhyun, haetsal'in kontrolü vardı hem de işitme testi yaptırdık. genetik olabilir diye."

bir anda endişelendim,
"peki bir şey söyledi mi doktor"

hyung gülümseyerek yanıtladı,
"her şey yolundaymış, erken doğmasına rağmen fazla sağlıklı bir bebek olduğu için de korkmamıza gerek yokmuş. çoktan yüz gram almış bile on günde. kilosu da iyi dedi."

elimi kalbime götürüp derin bir oh çektim,
"tanrı'ya şükür."

haetsal'e doğru ilerleyerek elimi burnuna değdirir gibi yaptım fakat değdirmedim, ellerim onun için fazla pis olabilirdi.
"bu prenses çok mu yaramaz olacak yoksa? dayısına kök mü söktürecek? sen büyü seni parka götürücem, sana çörek yapmayı öğreticem, sonraaaa anneden gizli çikolata yemeye götürücem"

son cümleyi kaçamak bir bakışla yoora noonaya bakarak söylediğimde heonpyo hyung kahkaha attı. haetsal de kollarını gözlerine getirip gerinirken gülümsedi.

"tanrım... baekhyun sanırım kızım sana şimdiden aşık oldu bile. baksana senin sesini duyunca utanıp gülümsedi."

gülümseyerek doğruldum,
"size ne getireyim? noona senin için meyve suyu hazırlayayım mı hemen."

sound of colors | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin