08

588 48 45
                                    

bir haziran, pazartesi.

birinci sınıfın son finaline saat on'da girecek ve bu seneyi kapatacaktım.
şimdiye kadarki tüm sınavlarım çok iyi geçtiği için moralim oldukça yerindeydi.

bir diğer iyi olma sebebim de, chanyeol ile bugün görüşecek olmamızdı.
final ödevi olarak iki ayrı resim teslim etmesi gerektiğinden iki haftadır görüşmüyorduk.

on sekiz mayıs, yirmi bir mayıs ve yirmi sekiz mayısta azıcık mesajlaşmıştık.
ve bu mesajların içeriği genelde chanyeol'un bana şans dilemesi ve benim ona teşekkür etmem ile ilgiliydi.

bugün içinse birlikte piknik yapmayı teklif etmişti, dün akşam görüntülü arayarak.

"çok güzel bir sandviç tarifi buldum internette, onu yaparım ikimize bir de portakal suyu getiririm. senenin bitişini kutlarız." demişti.

ben de, bugün için çikolatalı çilekler yapmıştım bu sebeple.

sınavdan çıktığımda saat on biri on geçiyordu ve kelimenin tam anlamıyla beyin hücrelerime kadar yorulmuş hissediyordum.
bu ders bir üst sınıfın dersi olduğu için jongdae ve sehun bugün yoktu.

sınavın olduğu binadan çıktığımda sol elimle sağ omzumu ovalayarak yürürken bir yandan da chanyeol'e bakıyordum ki biri sırt çantamdan çekti.

başımı çevirdiğimde chanyeol'un kocaman gülümseyen yüzü ile karşılaştım.

anında tüm yorgunluğum uçmuştu.

"selam" diyerek gülümsediğimde chanyeol de anında sorularına başladı.

"nasılsın? yüzünde güller açıyor, demek ki sınavın iyi geçmiş. takıldığın bir soru oldu mu ya da zorlandığın?"

başımı iki yana sallarken bile yüzümdeki aptal sırıtma eksilmiyordu.
chanyeol, bu kadar kısa sürede resmen mutluluk kaynağım olmuştu.

"iyiyim, sınavım da güzel geçti ama biraz yoruldum. yetmiş dakika boyunca sınavda yazı yazdım yine de neredeyse yetiştiremiyordum"

chanyeol, abartılı derecede büyüttü gözlerini,

"yetmiş dakika boyunca aralıksız yazı yazmak mı? yok ben almayayım, teşekkürler."

gülerek omuz silktim,
"ee birimizin daha sağlam bir işte çalışması gerekiyordu. bu sorumluluğu da ben aldım"

yürümeye devam ederken söylediğim cümleye cevap gelmediğinde, ancak fark ettim ne demek istediğimi.

kızgınlıkla alnıma vurdum,
"sadece şakaydı chanyeol, afedersin bir an düşünmeden konuştum"

chanyeol tebessüm ederek sorun olmadığını söyledi ve geldiğimiz piknik alanındaki boş masalardan birine adımladı.

çantasından çıkardığı örtüyü masaya sererek yaptığı sandviçleri ve portakal suyunu çıkardı. ben de çantamdan çikolatalı çilekleri çıkardım, sırf erimesin diye soğuk tutan mini bir çanta dahi almıştım.

chanyeol sebzeli yumurta rulosu, pirinç topları, kızarmış tofu ve mücver de getirmişti.

"bunlar da nereden çıktı"
merakla sorduğumda tekrar gülümsedi,

"senin göbeğini sadece sandviçle doyuramayacağımı bildiğimden birkaç şey daha hazırladım. fena mı ettim"

gülerek böyle söylemesi kaşlarımı çatmama sebep oldu.
"ne yani, ben göbekli miyim"

sound of colors | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin