türkiye'ye gelmeden önce haetsal'in birinci yaş doğum gününü kutlamıştık. çoktan yürümeye başladığı için aşırı sevimliydi. ve onu çok özlemiştim. diğerlerini de çok özlediğim gibi.
fakat baekhyun'a olan özlemim hiçbir şeyle kıyaslanamazdı.
sesini de duyduğum meleğimi sıkıca saracağım günleri iple çekiyordum.
yirmi dört haziran, çarşamba.
annem, yoora, heonpyo hyung ve haetsal ile görüntülü görüştüğümde onlara ameliyatı ve süreci baştan sona anlattım.
annem endişe ile karışık heyecanla sordu,
"yani şimdi duyabiliyor musun"
annemin sesini ilk kez bu cümle ile duydum. gözlerim doldu ama ağlamadım.
başımı salladım.
annem mutluluktan ağlarken yoora noona ve heonpyo hyung gururla gülümsüyordu. ama ikisinin de gözleri dolu doluydu.
"dayıı~"
haetsal'in ilk kelimeleri de o anda döküldü dudaklarından.
neden anne ya da baba değil de dayı dedi bilmiyorum ama haetsal'in konuşması hepimizi ağlattı.
bu çok özel bir andı, anında ekran kaydını aldım. özledikçe haetsal'in dayı diyişini dinleyecektim.
"baekhyun biliyor mu"
yoora noona sorduğunda anında itiraz ettim,
"bilmiyor noona, siz de söylemeyin. sürpriz yapacağım ona."
bolca hasret giderdikten sonra telefonu kapatıp baekhyun'a mesaj attım,
"sevgilim, biliyor musun bugün haetsal ilk kez konuşmuş. ve ilk söylediği kelime; dayı.
nasıl mutluyum anlatamam //(●.●)//
dans edesim geliyor..."
saat akşam sekiz olmuştu... baekhyun içinse gece iki... uyumuş olacağını düşünerek telefonu kenara koyacaktım ki titremeye başladı.
baekhyun görüntülü arıyordu.
anında yanıtladım.
"sevgilim"
nasıl da ışıl ışıldı, gece vakti bile.
"meleğim... farkında değildim saatin, uyandırdım mı seni"
gülerek başını iki yana salladı,
"sen mesaj atarsın da duymam diye telefonun hem sesi sonuna kadar açık hem de titreşimde. yatarken yastığımın yanına koyuyorum hemen yanıt verebilmek için."
özlemle bakıyordu koyu kahve gözleri. ah o kahveleri doyasıya öpebilmeyi nasıl çok istiyordum...
o da zorlanıyordu benden uzakta, bunu da belli ediyordu çokça. ama dayanmalıydım, meleğim için.
"kendini yorma birtanem, ben senin saatine göre mesaj atıp aramaya çalışırım...
nasıl geçiyor kafedeki günlerin, neler yapıyorsun"
saatlerce konuşsun istiyordum. saatlerce bana bir şeyler anlatsın ve ben de o güzel yüzünü, mimiklerini doyasıya izleyeyim...
heyecanlı heyecanlı kafede olanları anlatırken dakikalar geçmişti. jongin'in sakarlıklarını, sehun ile junmyeon'un başlayan ilişkisini, kyungsoo'nun jongin'e sürekli kızmasını ama biraz uzaklaştığında nasıl hayran hayran izlediğini, jongdae'nin kız arkadaşını...
henüz oradan uzaklaşalı bir ay dahi olmadan böyle bir sürü olayı ardı arkasına anlatırken ben de gülümseyerek dinliyordum.
baekhyun'un annesi soojung teyze baekhyun'un odasının kapısını çaldı,
"bebeğim, uyumuyor musun"
odaya girdiğinde baekhyun annesine telefonu çevirdi ve özlediğim sesini duydum,
"hayır anne chanyeol ile konuşuyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sound of colors | chanbaek
Fanfiction[TAMAMLANDI] merhaba ben byun baekhyun ! kendimi kısaca tanıtmam gerekirse, sinestezik bir bireyim ve bu da; ruhunda duyduğum müziğin ve parmak uçlarındaki renklerin en güzel sahibi ile olan hikayem. park chanyeol ile byun baekhyun'un hikayesine h...
