14

583 54 69
                                    

on dört eylül pazartesi, saat sabah yedi yirmi dokuzda çıktım evden. chanyeol beni almaya gelmişti. bugünkü dersim sekiz buçukta başladığı için birlikte büyükbabanın çöreklerinden alıp okulun bahçesinde yiyecektik.

"günaydın"
sıkıca boynuna sarıldığımda, gülümseyerek belimi sıkıca sardı.

"sabah sabah bu ne neşe."

"okul başladı, sevgilim ile kahvaltı edeceğim ve sevgilim ile güne başlıyorum ve sevgilim çok yakışıklı ve sevgilimi çok seviyoru-"

daha devam ediyordum ki ellerimi tutup burnumu öptü.

"ben de seni çok seviyorum güzelim"

gülerek elini tuttuğumda, kolumuzu ileri geri sallayarak şımarıkça yürümeye başladım. chanyeol ise gülüşleri ile bana katılıyordu.

büyükbabanın kafesine geldiğimizde neşeyle girdim içeri.

"günaydın büyükbabaaa seni çok özlediiiim"

tezgahın arkasındaki tonton adama sarıldığımda homurdandı,
"o yüzden iki aydır hiç uğramıyorsun hayırsız velet"

gözlerimi kırpıştırıp yüzüne baktım,
"büyükbaba gerçekten gelecektim ama chanyeol ile sevgili olduk işte bunun öncesi de var tabii, öğleden sonra geldiğimde anlatırım sana detaylı."

"tamam tamam, şimdi çöreğinizi ve kahvenizi alıp derse gidin. geldiğinde konuşuruz afacan çocuk seni."

kıkırdayıp chanyeol ve kendim için birer kahve doldurdum. chanyeol de cam raflardan ikimiz için birer çörek almıştı. parasını uzattığında büyükbaba anında çattı kaşlarını.

"söyle sevgiline ben torunuma para ödetmem"

kısacık sarılıp yanından geçerek chanyeol'un uzattığı parayı cebine koydum.

"büyükbabayı sinirlendirmeden kaçalım"

chanyeol anlam veremese de bana ayak uydurarak kafeden çıktığında, el ele okula doğru yürüdük. bizim bölümün olduğu kısma ilerleyerek şansımıza boş olan büyük ağacın gölgesine oturmak için hareket yaptığımda kolumdan tutarak beni durdurdu.
çantasından çıkardığı örtüyü serdi, sırtını ağaca yaslayarak oturup beni de bacakları arasına çekti.

"böyle iyi oldu"
dediğinde bakışlarımı ona döndürdüm.
"ama böyle yüzünü göremiyorum"

chanyeol bu kez, belimden tutarak yan oturttu beni. bunu öyle kolay yapmıştı ki bir an kendimi oyuncak bebek gibi zannetmiştim.

"beni bu kadar kolay kaldırabiliyor olman çok şaşırtıcı geliyor her seferinde"

omuz silkti gülerek ve umursamaz bir ifadeyle.
"çok hafifsin, yemek yerken seni görmesem hiç yemiyorsun diye düşünürdüm."

abarttığı gerçekle gözlerimi devirip kahvesini uzattım. anında burnuma bir fiske vurdu.

"sevgiliye göz devirilmez"

oturduğum yerden hafif yükselerek çenesini öpüp tekrar oturdum,
"sevgilimi öpmek serbest mi peki"

boynuma dudaklarını bastırıp geri çekildi.

"sınırsız iznin olan davranışlar listesinin birinci sırasında bu var"

"böyle bir liste olduğunu bilmiyordum."

sound of colors | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin