chanyeol'un çatık kaşları ile karşımda dikilmesinin üzerinden bir hafta geçmişti.
artık üç mart salı günündeydik. öğleden önceki tüm derslerim bitmiş, büyükbabanın yanına geçmiştim.
öğle yemeği yemediğimi tahmin ettiğinden, önlüğümü giymeden önce elime bir çörek tutuşturdu.
"bunu bitirmeden çalışmak yok"büyükbabanın belki de tek olumsuz yanı buydu... fazla inatçı ve dediğim dedik biriydi. eh benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu fakat bu çöreklere aşırı tok olsam dahi hayır diyemeyeceğim için itirazsız kabul ettim.
çöreğimi yerken chanyeol girdi içeri. beni gördüğü halde görmezlikten geldi, iki tane çikolatalı çörek aldı ve parasını büyükbabaya vererek dükkandan çıktı. bir kez dahi bakmadı, yediğim her lokma boğazıma dizildi.
gün boyunca bir ümit tekrar gelir diye bekledim fakat asla gelmedi.
dört mart çarşamba, tüm gün yoğun geçen derslerle boğuşurken çoktan öğle arası oldu.
bugün jongdae gelmediği için sehun ile yemekhanede yemeğimizi yedikten sonra kafeteryaya geçtik. sehun kendine bubble tea alırken ben çilekli milkshake almıştım. hava güzeldi, bahçede oturmak bize iyi gelecekti. en çok da bana..."kalabalıkta renkler seni zorlamayacak mı"
sehun'un bu düşünceli hallerine bayılıyordum."sorun yok, gözlüğüm ve mükemmel komik bir arkadaşım var"
gülerek kolunu omzuma attı, böylesi ikimiz için de çok iyiydi. yalnızca arkadaş olduğumuz bu haller...
boş bulduğumuz bir banka oturduğumuzda sehun yine hocaları çekiştiriyor, nereden öğrendiğini asla söylemediği garip dedikoduları anlatıyordu. ve ben tabii ki bunlara gözlerim yaşarıncaya dek gülüyordum çünkü oldukça komik şeylerdi.
"jiyong hoca yüksek lisans öğrencisi ile odasında basılmış. yetmemiş bir de üstüne kızı azarlamış 'kızım giyinecek başka yer bulamadın mı' diye. ama asıl yarı çıplak olan kendisiymiş, bu yüzden bir haftadır yok ortalıkta. herkes okuldan atıldığını söylüyor. ve daha da rezili, iktidarsızlık sorunu yaşıyormuş. düşünsene karşısında victoria secret melekleri de soyunsa adamın pipisi kalkmıyormuş. tch tch tch yazık daha kırklı yaşlarındaydı oysa."
"yoonah hoca her gün sabah beşte kalkıp kuaföre gidiyormuş. kuaförü artık bıkmış ve çareyi dükkanını başka semte taşımakta bulmuş. neden bu kadar erken saatte gidiyor diye soracak olursan diye hemen anlatıyorum; yeni evlendiği için kocasının onu bakımsız ve makyajsız görmesini istemiyormuş. oysa kadın gayet güzel ama işte gel de anlat. hayır sanırsın kocası da kim woobin falan yani. alt tarafı garip saçlı keunsuk ile evli. ama işte gel de anlat."
"changsub hoca bir türlü derste konuya giremediği için uyarı almış. sürekli bir konu hakkında anısını anlatıyormuş bu yüzden ders kaynayıp gidiyormuş.
bir gün gelişim psikolojisinde çocukluk anısını anlatmış. annesi changsub hocanın tuvalet eğitimi için bezini çıkartıyormuş. changsub hoca da yürürken yatarken falan sürekli işiyormuş. asla çişinin geldiğini söylememiş, her adımda bir damla bir damla böyle tam beş ay geçmiş, en sonunda annesi terliği almış poposuna şaplatmış. o günden beri hiç altına işemiyormuş çünkü annesinin terliği canını çok acıtmış.""siwon hocanın köpeği her gün ayakkabılarının içine işiyormuş. bir türlü eğitememiş, en sonunda o ayakkabıları köpeği için feda edip yeni ayakkabı almış fakat köpeği bu kez yeni ayakkabılarına işemeye başlamış."
mimikleri ile anlattığı olaylara öyle çok gülmüştüm ki, bir ara kahkahalarım bahçede yankılanmıştı.
"sehun, yeter güldürme artık karnıma ağrılar girdi."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sound of colors | chanbaek
Fanfiction[TAMAMLANDI] merhaba ben byun baekhyun ! kendimi kısaca tanıtmam gerekirse, sinestezik bir bireyim ve bu da; ruhunda duyduğum müziğin ve parmak uçlarındaki renklerin en güzel sahibi ile olan hikayem. park chanyeol ile byun baekhyun'un hikayesine h...