Vera Korkmaz öldü.
Vera, bileklerini kestiğinde saat yaklaşık gece 2 idi.
Vera'nın son yemeği mantarlı tavuktu.
Vera en son 3 şişe Carlsberg birası içmişti.
Vera, son kez Deniz'i öpmüş, onunla sevişmişti.
Vera'nın üzerinde beyaz dantelli bir elbise, altında yırtık file çoraplar vardı.
Vera çok kan kaybetmişti, önce susadı, sonra üşüdü.
Vera, hayata gözlerini yumarken Deniz'in kahverengi gözlerine veda etti.
Vera'nın cenazesi Deniz'e söylediği gibi oldu. Herkes törene beyaz kıyafetler ile geldi. Vera'nın mezar taşı yoktu, onun yerine tepelenmiş toprak siyah ahşaplar ile çerçevelenmişti. Mezarın üzerine papatyalar ekildi. Köşelerinde kuşların su içmesi için kaplar vardı. Mezarlığın ağaçlarının turuncu yaprakları mezarların arasında dökülüyordu. Deniz, cenazeye katılmadı. Cenazede Efe, Kutay ve ben vardık. Vera'nın annesi yahut babası da cenazede yoktu. Cenaze için bizi kimse arayıp sormadı.
***
Tatsız. Bir şeyler eksik bu evde, diyorum, bir ışık, bir sıcaklık, bir ruh. Herkes susuyor, neden susuyorsunuz? Konuşun! Efe, Deniz, Kutay, neredesiniz? Ah Vera... Nereye gittin? Oysa sen bizi bırakmazdın. Sen, Deniz'i bırakamazdın. Ne oldu? Söylesene, sorularıma neden cevap vermiyorsun? Boşlukta kaybolan bir sürü soru. Hayat demek budur.
Pencereden dışarı bakıyorum. Bugün turuncu, kahverengi yapraklar dökülüyor. Hava kapalı, yağmur yağacak. Sokaklar bomboş, terkedilmiş şehirler gibi. Elimdeki kupaya sarıldım, ısınıyordum. Kahvenin buharı pencereye ulaşıyordu. Dışarıya dalgın dalgın bakarken Melisa aradı. Bir saat sonra Kızılay'da buluşmak için sözleştik.
A.... M....'a geldiğimde saat dördü çeyrek geçiyordu. Melisa köşedeki masaya geçmiş kahvesini yudumluyordu. Dalgın görünüyordu, duvardaki tabloları inceliyordu. Beni henüz fark etmemişti. Yanına gittim, yüzünü bana döndü. Gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı:
"Hoş geldin, Berfu!"
Melisaya kaç dakika sarıldım bilmiyorum, ancak onu hiç bırakmak istemedim. Tanıdık bir kokuyu hissetmeyeli o kadar zaman olmuştu ki, gözyaşlarımı tutamadım. Yüzümü Melisa'nın omzuna sakladım, beni bu halde görsün istemiyordum. Ellerimle Melisa'yı daha sıkı sıkı kavradım, hıçkırıyordum. Ah Melisa, biliyor musun, ben çok yalnızım.
"Şşş..." diye fısıldadı Melisa. O güzel sesi, ah... Sol eli belimi kavramış, sağ eliyle saçımı okşuyordu. Sıcacıktım, ısındım. Bu an hiç bitmesin istedim. "Ağla benim güzel kızım, ağla Berfu..."
Nihayet ayrıldığımızda yüzümü ellerimle kapattım. Melisa'nın kızaran gözlerimi, ıslanmış göz altlarımı, titreyen dudağımı görmesini istemiyordum. Ben... Güçlü olmalıyım. Zayıf olmaktan bıktım usandım artık!
Melisa ellerini ellerimin üzerine getirip yüzümü ortaya çıkardı. Melisa'nın badem gözlerine baktım, kıvrılmış kaşlarına baktım, büzülmüş dudaklarına baktım... "Berfu, tamam, ağlama artık. Oturalım ve konuşalım. Seni dinlemek istiyorum, başına neler geldi duymak istiyorum. Şimdi, sakinleştin mi? İyi misin?"
"İyiyim, sakinleştim," dedim sandalyeye otururken. Masanın kenarındaki peçeteye uzanıp göz yaşlarımı sildim. İyi olmalıydım. Titreyen ellerimi masaya koydum, derin derin nefes alıyordum. Daha iyiyim. Biraz sonra Melisa ellerini ellerimin üstüne koydu. Sıcak... İyiyim.
"Hoş geldiniz, ne istersiniz?"
"Bir tane mocha, lütfen. Teşekkürler."
Melisa elini çenesine koydu, gözlerini bana dikmişti. Sanırım biraz sinirliydi. "Berfu, şimdi senden her şeyi duymak istiyorum. Bunca zamandır benden sakladığın için de kızgınım. Evet, dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP +18
Teen FictionBerfu, bir kez doğmuş, bin kez ölmüş bir ruh. Bir cinayet; ki bu cinayet failin annesi, katilin babası olduğu bu cinayet, onu darmadağın etmiştir. Alkolün, uyuşturucunun, cinselliğin kollarına düşmüş bir gençlik. Bu roman size cennetin kapılarını va...