XVII (Düzenlenecek)

109 26 52
                                    

Adım Berfu. Terk edilmiş bir evin tozlu rafında unutulan eski bir fotoğrafın köşesinde gizliyim. Size, sahipsiz çocukların kurabileceği türden cümleler kuruyorum. Ama baksanıza, ne değeri var ki? Hala burada mısınız? O halde anlatıyorum, dinleyiniz.

Günah dolu bu vücut, neden doymak bilmez?

Çocukluğum oradan oraya sürüklenmekle geçti. Rüzgarın estiği yöne savruluyordum. Babamın sessizliği, annemin geceleri gizli gizli ağlamaları ve abimin şiddete olan yatkınlığı çocukluğumu şekillendirdi. Bu durumların her birinin, ruhumdaki maktulün cinayet araçları olduklarını çok sonraları fark ettim. Zaten farkındalık, başlı başına bir çöküntüydü.

Aldatmak işkence, Neden ölüm gelmez?

Şimdi parça parça yansıyor merceğime anılar. Duvardaki kan izleri, halının üzerine düşen iki diş, çamura bulaşmış siyah rugan ayakkabılarım, kirden kokan bedenin, babamın küfürleri, abimin pencereyi yumruğuyla paramparça etmesi. Cam parçaları, etrafa yayılan kanlar, annemin kül rengi yüzü, ağlamaktan kısılan sesim...

Elim kana bulanmış ben ondan kaçtıkça.

Geriye baktığımda hayatımda trajediden başka bir şey görmüyorum. Ben trajediyim. Biliyorum, bunları hak etmedim ama yaşamak zorundaydım. Sonra kendime soruyorum: Yaşam tüm bunlara değer mi?

Hiçliğin ortasında bir nokta. Evrendeki bir zerrecik. Okyanusta bir su damlası. Hayat, anlam yüklemek için fazla anlamsız değil mi? Yaşanılmış ve yaşanılacak her ne var ise hepsi birer illüzyon.

Bu son olsun, yüreğim huzur bulsun.

Görüyorsun ya bir yandan annelerin rahminden fışkırıyor bebekler, bir yandan ölümün kuyusuna düşüyor bedenler. Ölümün kıyısında bir yerden bir yere koşan, her zaman hayata geç kalan insan yığını. Ben ise başka bir yerdeyim. Kimsenin görmediği, Tanrıyla konuştuğum, evrenden öte bir yerde. Bedenim dünyanın taşına toprağına bağlı, ben değil.

Daha fazla nefret edemem kendimden.

Kaçmak. Hayatımı özetleyecek bir kelime seçmemi isteselerdi muhtemelen bunu seçerdim. Yıllarca yaptığım tek şey buydu, kaçmak. Kalabalıktan, evden, kelimelerden ve nihayetinde andan kaçmak... Mesela diyorum, babamın çatık kaşlarından, nasırlı ellerinden, kirli cümlelerinden kaçmak! Annemin gözlerinden kaçmak, sıcacık teninden, sessizliğinden kaçmak... Ama her defasında en kötüsüne sığınmak! Siktiğimin hayatı budur işte! İçmek, sevişmek, sokak sokak gezmek, parklarda uyumak... Demek hayat budur. 

Yarınları öldürdüm, nefretim kederimden.

"Berfu, neden ağlıyorsun?"

Yavaşça gözlerimi açtım. Gri gözler, gözlerimin içine bakıyordu. Kendimi çırılçıplak hissettim. Titreyen ellerimle gözlerimi sakladım. Kutay'ın dudaklarının ıslaklığı hala dudaklarımdaydı. Bu his tenimden kayıp gidiyordu. Tekrar gözlerimden yaşlar boşaldı. Hıçkırarak ağlamaya başladım. 

"Özür dilerim."

Lütfen dileme.

"Berfu... Ben ne diyeceğimi bilemiyorum... Aniden seni öpmek istemezdim ama dayanamadım. Bir an olsun kontrolü kaybettim ve... Ve, nasıl desem... Ah, ne diyorum? Sarhoş olduğumu falan düşünme sakın. Yok, kafam gayet yerinde..."

"Kutay..." diye mırıldandım. "Bulabilecek miyim?"

Gri gözlere baktım. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Gözlerim yanıyordu, başıma inceden inceden ağrıyordu. Kutay'ın evi gayet sıcaktı ama üşüyordum. Ayakta durmakta zorlanıyordum, yavaşça yere çömeldim ve dizimi göğsüme çektim. Ellerimi dizimde birleştirip kafamı diz kapağıma gömdüm. 

KAYIP +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin