Harry uyurken, Draco oldukça yavaş bir şekilde odadan çıkmıştı. Saat neredeyse sabah dört olmasına karşın Draco uykusunu aldığını hissediyordu. Bu yüzden yavaşça montunu giyinmiş ve anahtarlıktan anahtarlarını oldukça yavaş bir şekilde aldıktan sonra evden çıkıp gitmişti.
Harry gözlerini hemen komodininin üzerinde duran çalar saatin çalmasıyla açmıştı. İlk başta refleks olarak eli komodinde gözlüğünü aramış olsa da bir kaç saniye içinde artık gözlük kullanmadığını hatırlamıştı. Bu ister istemez gülümsemesine neden olmuştu çünkü sevgilisi gerçekten ince düşünceli bir insandı ve Harry kendisini oldukça şanslı hissediyordu. Gülümseyip yavaşça yanına doğru döndüğünde neredeyse on numara olan gözlerine rağmen yanının boş olduğunu seçebilmisti. İster istemez kaşlarını kaldırmıştı fakat sonrasında derin bir nefes aldı.
Yavaşça doğrulup hemen çalar saatin önünde duran lens kutularını eline aldı ve kapaklarını açtı. Sağ ve sol ayrımını kapağın açma kısmından yapabiliyordu Harry. Sakince lenslerini taktıktan sonra bir süre bekledi ki yanması geçsin, gözleri hemen yaşardığı için buna alışmasının uzun süreceğine inanıyordu Harry. Yine de sevgilisinin de söylediği gibi James olmak zorunda değildi.
Görme yetisini geri kazandıktan sonra yavaşça yataktan kalkmış ve içeriye, salonla mutfak kısmına doğru yürümüştü.
"Tamam anne, Harry ile konuşup haber veririm" demişti Draco bir kulağında telefon varken, bir taraftan da fırından bir şeyler çıkartıyordu.
"Tamam, görüşürüz" demişti fırından çıkarttığı şeyi yavaşça ufak masalarının üzerine koyarken. O daha fazla cebelleşmesin diye Harry yavaşça telefonu onun kulağından almıştı.
"Günaydın" dedi Draco gülümseyerek.
"Günaydın, döktürmüşsün yine" demişti Harry de yavaşça sandalyelerden birine otururken. Masada bir sürü yeni kahvaltılık, fırından yeni alınmış ekmek ve simit varken bir de börek koymuştu Draco masaya.
"Erken uyanınca, hazır haftasonuyken güzel bir kahvaltı yapalım istedim" dedi genç adamda sevgilisinin karşısına oturarak.
"Seni sevdiğimi söylemiş miydim?" demişti Harry simitlerden bir parçayı reçele batırırken. Draco ise sadece gülümsemişti ona doğru. Dün öğrendiği onca şeyden sonra bu dünya da en çok sevgilisinin mutlu olmasını istiyordu.
"Benimle evlenir misin?" demişti birden. Bir anda öylece ağzından çıkıvermişti işte. Harry bir an için sevgilisine baktı koskocaman olan gözlerle ve elinde ki salamı birden yere düşürdü. (Aslına bakarsanız bu Patiayak'ın bir hayli işine gelmişti)
"Ne?"
"Şu an bir yüzüğüm yok, aslında bakarsan öğrenci olduğum için hiç bir şeyim yok sanırım babamın maaşı dışında ama hepsini zamanla halledebilirim." dedi Draco derin bir nefes alarak ama Harry sırıttı.
"Olur" dedi sakince.
"Evlenirim" bundan bir kaç yıl önce Harry'e kahvaltı masasında bir erkekten evlilik teklifi alacaksın deseler kesinlikle oturma organı ile gülerdi fakat bir de kabul edeceksin deseler muhtemelen olduğu yerde bayılırdı.
"O zaman" dedi Draco sürekli boynunda olan kolayeyi yavaşça çıkartırken.
"Bu annemle babamın evlilik yüzüğü. Babamın ki bende duruyordu ama bence sana da çok yakışır" deyip yüzüğü zincirden çıkarttığında, Harry onun aslında kendine ne kadar çok değer verdiğini tekrar anlamıştı. Babasıyla ilgili çoğu şeyi herkesten ve her şeyden sakınırdı. Şimdi ise babasının evlilik yüzüğünü Harry'e veriyordu. Yavaşça sevdiği adamın yüzüğü kendi parmağına takmasını izledikten sonra ayağa kalktı ve bir iki adım atarak onun karşısında durdu.
"Seni çok seviyorum" deyip nişanlısının ne tepki vereceğini bile beklemeden ona kocaman sarıldı. Draco başta şaşırmış olsa da o da hemen bu sarılmaya karşılık vermişti.
"Bende seni çok seviyorum" Harry yavaşça geri çekildi ve dudaklarını kısa süre için de olsa birleştirdi. Daha sonrasında gülümseyerek sevgilisinden ayrıldı ve geri kendi yerine oturdu. Garip ama oldukça mutlu bir gündü.
"Bu arada annem aradı" dedi Draco kendi tabağına börekten alırken.
"Eğer sende istersen tabi, bugün ona gitmemizi söyledi, eh pazartesi günlerimiz de boş biliyorsun. Bir iki gün kalır dönersiniz dedi ancak sana sormadan bir şey yapmak istemedim" deyip ağzına bir kaç tane zeytin ve bir parça börek atmıştı.
"Eğer gerçekten gitmek istiyorsan gidebiliriz ama içinden gitmek gelmiyorsa Harry gelmek istemiyor diyerek suçu bana atabilirsin" dedi Harry gülümseyerek. Onun ve annesinin arasının o da kadar iyi olmadığını biliyordu.
"Aslına bakarsan pek gitmek istemiyordum ama" dedi ve sustu Draco bir süre.
"Ama?" dedi Harry masadan bir salam daha alıp kucağa çıkmak için deliren Patiayak'a verirken.
"Ama teyzemle ilgili bir şey söylemesi gerektiğini, bunun ikimizi de ilgilendirdiğini söyledi" dedi ve tekrar derin bir nefes aldı geçen adam.
"Özellikle Tom çevremizdeyse bilmemiz gerektiğini de söyleyince, hayır diyerek kestirip atmak istemedim açıkçası" Harry sadece derin bir nefes almış ve küçük köpeğin başını sevmişti. Aslına bakacak olursanız, ne Tom'la ne de onunla bağlantılı hiç bir şeyle ya da kişiyle muhattap olmak istemiyordu Harry. Yine Draco'nun annesi her şeyi göze alıp Draco'yu aradıysa bunun gerçekten önemli bir şeyler için olduğunu da bilecek kadar tanıyordu artık ikisini de.
"Bir süre düşünebilir miyim?"
"Tabi ki" dedi Draco hemen.
"En az iki saat düşünebilirsin fakat gitmeye karar verirsek, en geç iki saat sonra çıkmamız gerek"
"Tamam" dedi Harry gülümsemeye çalışarak ama Draco sadece derin bir nefes aldı.
"İstiyorsan tek gidebilirim ya da bize ne diyip gitmeyebiliriz, unutma"
"Sadece teyzen ve Tom arasında ki bağlantıyı çözemedim. Andromeda'yı biraz tanıyorum, iyi bir kadın" dediğinde Draco tekrar derin bir nefes alma gereği duymuştu konuşmaya devam etmek amacıyla.
"Benim bir teyzem daha var aslında. Bellatrix ismi ve şu an hapiste bildiğim kadarıyla" dediğinde Harry iyice olduğu yere sinmişti ve tabağına bakıyordu fakat kesinlikle on dakika önce ki iştahı kalmamıştı. Bu yüzden yaklaşık on beş dakika boyunca tabağıyla oynadı.
Gerçekten merak ediyor muydu? Aslına bakacak olursanız hayır, etmiyordu. Yine de bir şeyler oluyorsa ve bu adam kendisinin okuluna kadar geldiyse neredeyse var olan her şeyi bilmek zorunda mıydı? Evet muhtemelen öyleydi çünkü Harry'nin ailesini gözünü kırpmadan öldüren bu adam hem Harry'e hemde sırf Harry'le bir ilişki içerisinde diye Draco'ya zarar verebilirdi. En ufacık detayı bilmek bile muhtemelen işlerine yarardı ama Harry kaldırabilir miydi bilmiyordu. Yine de yavaşça gözlerini tabağında çektiğinde Patiayak'a bir şeyler yediren Draco'ya baktı ve onun saçının teline zarar gelirse neler hissedeceğini tahmin bile edemedi. Birini daha kaybedemezdi.
"Hadi gidelim" dedi ve yavaşça ayağa kalktı bu yüzden. Draco ise derin bir nefes almış ve çoktan odaya doğru yürümüş olan sevgilisine Patiayak'ı Ron'lara bırakıp geleceğini söylemişti. Umuyordu ki, işler daha fazla sarpa sarmasın.
Bölüme smutta ekleyecektim fakat artık bir dahakine çünkü bu bölümü herşeye ve herkese rağmen üniversite sınavını başarılı ile kazanan JaJa'ma ithaf etmek istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need U | Drarry | AU
FanfictionGay olduğunu bilen ve annesinin zoruyla yargıçlık okumaya zorlanmış Draco ve çok güzel bir kız arkadaşı olan, annesiyle babasının ölümünden sonra öldürülen her kişi için adalet aramaya yemin edip yargıçlık okumaya başlamış olan Harry. Ateşle barut p...