3. Masal

914 146 168
                                    

Jay'in anlattığı masalı ve sonrasındaki sohbeti atlamamanızı kesinlikle öneririm, keyifli okumalar

_H/9_L/6_

Lupus Spiritus Eyaleti...

Bir diğer anlamıyla, Kurt Nefesi Eyaleti, bu kasım akşamı sonbaharın keskin soğuğunu yayıyordu her bir yana.

Karada yaşayanlar kadar Deniz İnsanları da gelecek olan bu soğuğu fark edebiliyordu. Denizde sıcak ülkelere göç başlamıştı. Lupus Spiritus'ta, kışlar çok soğuk geçerdi ve bu, kurtların da, kurt insanların da bayıldığı bir hava durumuydu. Cadılar da bu iklimdeki yerlerde yaşamayı daha çok severdi, bazı zamanlar bu tür havalar karşısında, onlarca cadının gökyüzünden süpürgeyle yeryüzüne süzüldüğü gözlemlenirdi. Ama sakın ha, sinsi olanlara yaklaşmayın. Paçanızı kurtarmak zor olurdu sonra!

Tam bu gece, Johannah ve Louis, Styles Malikânesine taşınalı üçüncü aylarını doldurmuştu. Louis; Harry ve Gemma'nın bindiği özel Styles aracına değil, kendisini onlarca yaşıtıyla alan klasik sarı okul otobüsüne biniyordu. Orman yolunu izleyen bir manzarayla anaokuluna giderdi. Bunu ne Johannah ne de bir başkası yadırgıyordu. Herkes Styles ve Tomlinsonların birbiriyle bir sınır doğrultusunda olduğunu anlardı; sonuçta biri çalışan, biri iş verendi.

Ancak Harry ve Louis çabuk kaynaşmış, sınırların ötesine geçmişlerdi âdeta. Hatta Louis'nin gelmesi Harry için fazlasıyla büyük bir değişim olmuştu. İlk kez evinde bu kadar çok eğlendiği oluyordu. Louis'yle koltuktan koltuğa atlamaca, kaynayan lavlara düşmemece, sobelemece oynarlardı! Yani, aslına bakarsanız gerçek bir çocuk gibiydi. Emir komutadan çıkıp parklarda olan gerçek bir çocuk...

Gemma ise genelde odasına kapanır, ders çalışır, piyano dersi ve hanımefendilik eğitimleri alırdı. Bazen Louis, onu ve piyano öğretmenini kapıdan gizlice izlerdi. Sonra Harry de ona katılırdı ve ders bitiminde ikisi de hayranlıkla onu alkışlardı. Gemma şaşırır ama yine de onlara gülerdi. Küçük kız için de epey büyük bir değişim olmuştu Louis'nin burada olması, çünkü Louis, neşesiyle insanı da neşelendirirdi.

O sırada Harry, odasındaki çalışma masasında ödevini yapıyordu. Louis de bir köşesinde, boya kalemleri saçılmış hâlde boyama yapıyordu. Öğretmeninin verdiği, renk ve rakamlarla eşleşmiş kutucukları boyayarak ortaya renkli bir tavus kuşu çıkarmıştı ama şimdi kendince resim yapıyordu, çünkü boyaları, resimleri, çizimleri hep çok severdi.

Harry'nin odası çok genişti. Bir kişilikten biraz büyük bir yatak, koyu ahşap renkli, yan yana dizilmiş üç kitaplık, sarı loş ışık yayan bir avize, kahverengi bir halı, pencere önüne konmuş çalışma masası ve duvara dayalı bir ahşap gardırobu vardı. Louis burayı ilk gördüğünde "dede odası" diyerek gülmeye başlamıştı ama Harry odasını seviyordu, yine de ona katılıp gülmüştü.

"Bitti," dedi Harry, kalemini kutusuna bırakarak. Kitap ve defterlerini kapattı, masanın kenarına koydu. Saat gece on bire geliyordu.

"Benimki daha bitmedi," dedi Louis, bacaklarını sallayıp dikkatle işini hallederken.

Harry masanın üzerinde, Louis'nin kâğıdının hemen önüne kollarını birbirine doladı ve çenesini kollarının üzerine yaslayıp ne çizdiğine baktı. Bacası tüten bir ev, evin arkasında ormanlık bir alan, önde iki çöp adam. Biri kısa, biri uzun. El ele tutuşmuş, eğri büğrü gözleri ve dudaklarıyla, kendilerini çizen kişiye bakıyorlardı. Birinin gözleri mavi, birininki yeşildi.

"Bunlar biz miyiz?"

Louis köşeye çizdiği çiçeği boyamak için pembe kalemini alıp boyamaya başladı. "Hı-hım."

Lupus Spiritus 🌖 | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin