14. Birtakım Şeytâni Hâller

761 138 153
                                    

Harry, arabanın durmasıyla kaleyi andıran devasa yapıta baktı. Kırsalın geniş arazisinde yükselen bu tarihi bina, dört yıl kadar okuyacağı üniversite binasıydı. İçerisinde yatakhaneleri, yemek salonunu, spor salonunu vesaire barındırabilecek kadar geniş kapasitedeydi.

Kapısı açıldığında ancak gözlerini binadan ayırabilmişti. İndi, bagajdan indirilen bavulu aldı. Eliu aceleyle bavula uzanmak istese bile elini kaldırıp, "Teşekkürler," dedi. "Bundan sonrasını ben hallederim."

"Ancak-"

"Sorun değil, Eliu."

Eliu, içtenlikle gülümseyerek ellerini önünde birleştirdi ve ufak bir reverans yapıp Harry'ye baktı. "Sizi istediğiniz yerlere götürmeyi özleyeceğim, Bay Styles."

Güldü. "Bana kalırsa ben de öyle..." Rüzgar sebebiyle kısılmış gözlerini bu devasa büyüklükteki binaya çevirip bakındı. Gökyüzünü esir tutmuş grimsi bulutlar, yakın zamanda yağmurun yağacağını belli ederken bu binayı oldukça ürkütücü gösteriyordu. "Eliu..." Şoförüne döndü. "Ben burada olsam bile, boş vakitlerimde ve izin günlerimde eve geleceğim."

"Ama oldukça uzak bir eyalettesiniz, Bay Styles. Arabayla bile iki günde gelebildik."

"Sanırım Louis oradayken bu durum pek de umurumda değil."

"Elbette."

"Senden bir ricam var, Eliu. Ben burada olduğum zamanlarda Louis'ye göz kulak olmanı istiyorum."

Şaşkınca gözlerini kırpıştırıp içtenlikle gülümsedi. "Baş üstüne."

"Sana güvendiğimi biliyorsun."

Eliu kendini çok daha mutlu hissetti. Harry'nin Louis'ye olan düşkünlüğünü biliyordu. Louis'yi bir mücevher gibi görür, onu korurdu. Louis'yi tehlikelerden koruyabilecek düzeyde biri gibi görünmek Eliu'yu fazlasıyla tatmin etmişti. "Evet, efendim."

Düşündü ve diyecek bir şeyi olmadığını fark etti. Zaten ne annesi ne de babası yanına, Harry'yi uğurlamaya gelmişti. Çok yalnızdı. Onlara iyi olduğumu söyle, diyecek nezaketi bile kendinde bulamıyordu. O kadar soğuk, o kadar uzaklardı ki...

"Hoşça kal, Eliu. Dikkatli dön."

Bavuluyla oradan ayrıldı, binaya girdi. Taş duvarların karanlık yansımaları, her köşeden gelip geçen kendinden yaşça büyük alfalar ruhunu sıkmıştı birdenbire. Bir safkan alfa olarak onlardan daha üstün bir ırktı. Ama özgüveni bu alt alfalar kadar bile değildi.

Buraya gelme amacını, Louis'yi bile arkada bırakmasına sebep olan o temel amacı düşündü. Sürü sahibi olup elinden gelenin en iyisini yapmak, sonu gelmeyen kartelleri çökertmek ve sürüler arasındaki ast - üst ilişkisi hakkındaki anlaşmazlıkları gidermek istiyordu. Belki küçücük, ufacık bir sebep olurdu ama Harry, evet, tüm bunları başlatan asıl kişi olacaktı. Buna inanıyor ve bu bağlamda yol kat etmek istiyordu.

Öncelikle binanın müdür yardımcısıyla görüştü. Eline birkaç sayfalık program tutuşturdular. Pek mendebur görünen kadın onu başından savdığında, ardında sürüklediği bavulla bu tarihi binanın en üst katına çıkmak için merdivenlere baktı. Ama altıncı kata kadar uzanan bu merdivenler, bavuluyla gidebileceği kadar rahat görünmüyordu.

Tam buna yeltenmişti ki, "Hey, dur bir dakika," diye bir ses duydu. Arkasına baktığında kendi yaşlarında bir genç gördü. Esmer, ela gözlü ve rampa saçlı bu çocuk, sevecen bir gülüşle omzunu sıktı. "Anladığım kadarıyla yeni geldin, bu bavulla altıncı kata kadar çıkabileceğine inanıyor musun?"

"Pek sayılmaz."

Genç olan yine güldü. "Gel, sana daha kolay bir yol göstereyim." Genci takip ettiğinde, bronz kaplı üç adet demir boru önünde durdular. Bu borular üst katlara doğru uzanıyordu. Genç olan borunun dibine yerleştirilmiş basamağa çıktı ve Harry'ye bir el işareti yaparak yanına çağırdı. Harry bunu tuhaf bulsa da bavuluyla geçti ve aniden hareket eden basamakla birlikte, bir bavul ve iki genç üst katlara doğru yükseldi.

Lupus Spiritus 🌖 | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin