11.BÖLÜM: Ağaç Ev

116 17 21
                                    

Bana ulaşabileceğiniz adresler;

Instagram: aew.lya

Kitaplarıma özel açılan hesap, aew.owl

Twitter: aew.lya

Oy vermek ve satır arası yorumlar unutulmasın, diğer bölümlerde düzenlemeler var onlara da bakabilirsiniz. Okuyanlar düşüncelerini paylaşmak için yukarıdaki adreslerden bana ulaşabilirler. İleride dönüp arkama baktığımda "Ne güzel insanlar biriktirmişim." Diye bilmek için yazıyorum. Sizleri yanımda görebilmek için yazıyorum, nefes alıyorum; işte sırf bu yüzden

Belki ileride kitap basılır, imza günleri olur. Karşılaşırız sizlerle, yolumuz kesişir.

Keyifli okumalar...

11.Bölüm: Ağaç Ev

The Butterfly Effect, Before You Exit

Cem Adrian, Hüzün Kovan Kuşu

"Toprağa karışan bedenlerin tekrar nefes alışıdır gökyüzüne uzanan her bir dal."

Hayal kurmayı çok öncelerden öğrendim, ilk hayalini kurduğum şeydi özgür olmak. Annemle birlikte o dört duvar arasından kurtulmak. 

İlk hayal kurduğum yerdi orası; garip olarak, ilk gözyaşım orada düştü, ilk sesim oranın duvarlarında yankılandı, acılarım, sevinçlerim hep orada oldu ilklerim. Merhameti orada öğrendim; Meleğimden. 

Oyuncağım yoktu benim, çok istedim olmasını ama olmadı. Neşe ve Sarp'ın bir sürü oyuncağı oluyordu ama oynamama izin vermiyorlardı. Oyuncaklarıyla oynamak için yanaştığımda karşılıksız yapmazlardı bunu, ama onlara verecek veya yapacak bir şeyim yoktu. Uzaktan baktım sürekli... 

Sadece uzaktan. 

Merhamet dedim ya işte bana merhameti öğreten kadın aldı ilk oyuncağımı, Cezaevinin müdürü; Meleğim. 

Sevgi, aşk bunlar neydi peki? Ne hissettiriyordu?

Hava sıcaktı o gün, güneş içeriye sızdığı küçük pencereden tenimi yakmaya yetiyordu, Neşe ve Sarp her zaman ki gibi oyun oynuyorlardı birlikte, bensiz. Onlar küçükken çok acımasızdı. Bana karşı çok acımasızdılar. Koğuşun kapısı açıldığında içeri giren Melek Müdür'ün boynuna atlamış ve öpücüklere boğmuştum. Ama bu sevgi patlamam annemin bakışlarını görene kadardı, annem kimse beni sevsin istemiyor muydu? Ben sevilmeye laik değil miydim? 

Elimden tutup odasına götürdü beni, hani demiştim ya gardiyanlar benim en çok nefesimi kesen şey diye, işte o beni hep kurtaran oldu diğerlerinin elinden. Bir tek onunla cezaevinde yürümekten korkmadım. Odasına geldiğimizde tekli koltukların birinin üzerinde çok güzel bir bez bebek duruyordu. "Oynamak ister misin?" Diye sormuştu eğilip benimle aynı boya geldiğinde.

"Karşılığında verecek bir şeyim yok." Demişti küçük Sevda dudak bükerek. "Buna gerek yok, o senin bebeğin. Senin için." Sevinçle büyüyen gözlerim yerinden fırlayacak gibi olmuştu o an. Koşarak elime alıp sarılmıştım bebeğe. O benimdi artık. Teşekkürler edip duruyordum. Koğuşa geri dönmüştüm bir süre sonra, ikisi de bebeğime bakıp duruyorlardı. Çünkü çok güzeldi. 

DERİNDEKİ İZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin