22. BÖLÜM: Biz Senle

64 10 0
                                    

Bana ulaşabileceğiniz adresler;

Instagram: aew.lya

Kitaplarıma özel açılan hesap, mortemluna

Twitter: aew.lya

22. BÖLÜM: Biz Senle

Cem Adria, Mutlu Yıllar

Cem Adrian, Derinlerde

Mabel Matiz, Mendilimde kırmızım var

Kubilay Karça, Celladına Aşık

Ahmet Kaya, Bundan Öte Ayrılık Var

"İhanet; tohumu kalbe düştüğünde kökleri en zor koparılacak olan duygudur."

Hava kurşun gibi ağır. Gök yarılırcasına üzerime boşalıyor ama ben umutsuzca onu bekliyorum. Aynı yolda yürüyebilmek için. Gökyüzü gri, sisli, karanlık... Ama bunların hiçbiri içimdeki ışığı söndüremiyor, heyecanı yok etmiyor; çünkü birazdan iki binanın arasından onun geldiğini göreceğim. Montumun fermuarını çekmişim sonuna kadar, evden de erken çıkmışım onun gelişini kaçırmamak için. Tüm bu bekleyişim olmadan bir kaç gün önce benimle sohbet etti. 

Onun benimle olan iki dakikalık sohbetini düşünüp üşüyen kedileri ısıtmaya çalışıyorum sırıtarak. Bir kedilerle oynuyorum bir yola bakıyorum. Yanımdan geçen sınıf arkadaşım, "Üşenmiyor musun her sabah buraya gelmeye?" diyor çocuk parkını kastederek. Evet ben onu bir çocuk parkında bekliyorum, sallanarak. "Yo." diyorum omuz silkip ve tekrar yola bakıyorum. On beş, yirmi metre uzağımda senin geldiğini görüyorum ve hızla kedileri bırakıp yanına doğru koşuyorum, binaların arasından çıktığında tesadüfen karşılaşmış gibi olalım diye. 

Hızla koşarken yanımdan geçen arabalar üzerimi ıslatıyor ayrıca ben de tüm su birikintilerine bastığım için her yanım su oluyor. Fakat üşütmüyor, etki etmiyor. Arabalar vızır vızır geçmeye başlayınca duruyorum ve karşıya, onun yanına geçmek için bekliyorum.  Üzerinde sadece bir hırka var, üşümüyor mu? 

Arabalardan biri duruyor geçmem için, yolun ortasından yürüyorum ve tam ona doğru giderken arkadan başka bir kız geliyor. Sarılıyor ona, öpüyor, kokluyor. Kornaya basan arabalar karşıya geçmemi bekliyor ama gidemiyorum. Onların olduğu kaldırıma gidemiyorum. Göz yaşlarım yağmura karışırken az önce olduğum kaldırıma koşuyorum. Onları izliyorum okula girerken, sırtımda bir bıçakla. 

Üşümeye başlıyorum, tir tir titriyorum, ısınamıyorum. O bana ihanet etmişti gözünü bile kırpmadan. Şimdi dönüp ona tek kelime edebilseydim eğer, "Ben o gün çok üşüdüm, sende üşüdün mü?" diye sorardım. "Sevgimle sarmaladığım kalbini benden çekip alırken bu ayazda üşüdün mü?" 

Bunları bana anlatan Kanada'dayken  rastgele bir parkta yanına oturup sallandığım kızdı. Onu tanımıyordum ama yine de kalbim kırılmıştı anlattıklarıyla. Nasıl dayanmıştı bu ihanete? İhanet dayanılır bir şey mi? "Geri gelse, seni fark edemedim, özür dilerim derse cevabın ne olur?" diye sormuştum o gün o kıza. Hafif bir tebessümle, "O yokken sevecek çok şey buldum. Kedileri sevdim, kitapları sevdim, en çokta kafamın içinde yaşattığım onu sevdim. Satırlarda yarattığım onu sevdim o yokken." olmuştu cevabı iki binanın arasından yola bakarken. "Gelirse daha çok üşürüm olmadığı zamanlara, satırlarda üşümüyorum."

Şimdi tüm bunlar hafızamda tekrardan canlanırken ihaneti düşünüyordum. Bir insan neden ümit verip sonra ihanet eder ki? Peki ihanet sadece başka birinin kollarına atlamak mi yoksa varlığınızı bir daha hissettirmemek mi sizi sevene? 

DERİNDEKİ İZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin