"Misafir-Son"

567 49 43
                                    

Saç tellerimin tarağın ince dişlerinden geçişini izliyorum. Kökleri derime tutunan saç tellerim...

Şükürler olsun.

Gözlerimi aynadaki yansımama çevirdim. Cildim canlı duruyor iyileştiğime emin olduğum günlerde. Devrim ile evliliğimizin yedinci ayındayız.

Hızlanan kalp atışlarımla güldüm hafifçe. Seviyorum.

Kocamı seviyorum!

Kapının aralanmasıyla başımı çevirdim. Bir eli kapı koluna tutunurken diğer eliyle saçını karıştırıp kısaca güldü.

"Zil çalıyor, sevgilim. Misafirler geldi. Birlikte karşılayacağımızı söylemiştin."

Alel acele yerimden kalkıp yanına geldim. Kapıyı biraz daha aralayıp elimi tuttu. Vakit kaybetmeden kapıya ulaşmıştık.

Üç kere derin nefes alıp verdikten sonra kapı kolunu kavradım. O sırada Devrim'in muzip sesini duydum.

"Serra..."

Gözlerimi kısıp ona döndüğümde kolunu belime sarıp alnımdan öptü usulca. Gözlerime bakıyordu. Kolunu nahifçe sıklaştırıp gevşetti. Alışık olduğum hoş gülümsemesinden gözlerimi çekip onu taklit ederek konuştum.

"Devrim..."

Kolunu belimden uzaklaştırıp elimi tuttu. Gülüşünü gizlemek ister gibi başını çevirdi. Yüzümde yayılan gülümsememle dudaklarımı araladım. "Gülme."

Kapıyı araladığımda parıldayan gözleriyle bize bakıyorlardı. Onları bekletmiş olmamız umurlarında değildi.

"Biz geldik!"

Boy sırasında küçükten büyüğe doğru içeriye girdiler. Çok tatlılar!

"Hoş geldiniz ballarım!" dedim heyecanla. Yerlerinde kıpırdanıp güldüklerinde kıkırdadım. Gözlerim eşime gittiğinde sırıtıyordu. Heyecanlı bir abla oldum!

"Evet, şimdi Devrim abiniz sizi salona götürsün. Hemen geliyorum."

Devrim başını sallayıp gülümsedi. Gürkan küçük eliyle Devrim'in elini tuttuğunda Sedef de yanına gelip diğer elini tuttu. Cemal, Dilara, Özden ve Nalan da onlara katıldığında salona doğru ilerlemişlerdi bile. Unutmak istemediğim bir andı.

"Ben beş gibi alırım çocukları, Serra Hanım. Eşiniz ve sizin kurumumuza olan ilgi ve yardımlarınız için kurumumuz adına teşekkür ederim. Çocukların mutluluklarını görmek paha biçilemez bir duygu..."

Fazilet Hanım başındaki siyah şalını düzeltip gülümsemesini büyüttü. Kocaman gülümsedim.

"Biz teşekkür ederiz, Fazilet Hanım. Bizi kırmayıp çocukları evimize kadar getirdiniz. Buyurun isterseniz." deyip kenara çekildim.

"Nazik teklifiniz için sağ olun. Ancak işlerim olduğu için gitmek zorundayım. İnşallah başka bir günde..."

"Nasıl isterseniz. Kapım her daim açık. Hoşça kalın."

"Siz de."

Kolundaki çantayı düzeltip arkasını döndüğünde Devrim ile çocukların gülüşleri doldu kulaklarıma. Yanaklarım gitgide kasılırken Fazilet Hanım bir şey unutmuş gibi arkasını döndü. Duraksadım.

"Serra Hanım... Size bir şey söylemek istiyorum."

Yüzünde manidar bir gülümseme vardı. Dikkat kesildim.

"Benim anneciğim sizin gibi kanser hastasıydı. Hastanelerde zor zamanlar geçirdik. O zamanlar her gün ağlardım. Bana öleceğini ama mutlu olduğunu söylerdi hep. Kendisi için sevinmem gerektiği hatırlatıp dururdu. Öyle metanetli davranırdı ki ne diyeceğimi şaşırırdım zaman zaman. Sonra bir sabaha karşı son nefesini verdi. Anneciğim ölümünü bana alıştırıp gitmişti. Aylarca yas tuttum. İçimde gezinen huzur bana teselli veriyordu. Anneciğim mutluydu, biliyordum..."

Dolan gözlerini kırpıştırıp yerinde dikleşti. Yanaklarımdan süzülen yaşları fark ettiğimde yüzümü sildim alel acele.

"Sizi üzmek istemedim. Özür dilerim. Sadece sevdiklerimiz yanımızdayken kıymetini bilmeliyiz. Umarım eşiniz ile daha nice mutlu günleriniz olur. Ben sizi çok sevdim. Bana annemi hatırlatıyorsunuz. Daha güçlü olmam gerektiğini hatırlıyorum."

Kısa nefes çektim içime.

"Başınız sağ olsun. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Anneniz çok şanslı, onu seven biricik kızı olduğu için. Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim."

"Ben teşekkür ederim. Ben en iyisi gideyim. İyi eğlenceler size." dedi mutluluktan parıldayan gözleriyle. Sonra gözlerini karnıma çevirdi.

"Annesi olduğunuz için çok şanslı."

&

Destekleriniz için teşekkür ederim<3

En güzele emanetsiniz :)

Belki|Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin