Merhabalar :)
Bu hikayeye bakabilecek kadar toparlanmadım henüz, düzenlemesini bile yapamadım ancak yine de fazla ağır final sonrası yüzünüzü güldürmek istedim. Umarım keyifle okursunuz❤️
Biraz yorgun dönemden geçiyorum, hatalarım olabilir mazur görün ancak yine de bana bildirmekten çekinmeyin💕Hande, daha önce hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. Nikâh masasının önünde durmuş parmaklarıyla oynayarak heyecanını gidermeye çalışıyordu. Bakışları Zehra'nın çıkacağı kapıya kilitlenmişti. Göğsü inip kalktığı her anında canını tatlı bir telaşla yakıyor, yüzündeki aptal sırıtışın daha da büyümesini sağlıyordu.
Yeniden evleniyorlardı. Ancak bu sefer gerçek bir nikâhla...
Hande, tüm olanlardan sonra İstanbul'da kalamayacağını biliyordu. Ruh eşi olduğuna artık zerre şüphesi olmayan,, konuşmasına bile gerek kalmayan Güneş'i ise o daha teklif bile etmeden onunla dilediği yere gidebileceğini söylemişti. O gün tüm o kederin, zorluğun içinde Hande'nin yüzünün güldüğü, derin bir nefes alabildiği ilk gündü. Zihni anılarına doğru yolculuğa çıktığında Hande'nin heyecanla kapıyı izlediği bakışları saf bir tebessümle yer değişti.
Cenazeden üç ay sonra kızları ve Zehra'yla birlikte Kanada'ya yerleşmiş, kışı tüm gözlerden uzak sıcak yuvalarında geçirmişlerdi. Hande, Masal'ın ilk yılbaşı gecesini hatırladıkça gülümsüyordu. Zehra, her zamanki gibi küçük kızlarından daha heyecanlı ve daha çocuksuydu. Genç kadının yılbaşı ağaçlarına karşı garip bir zaafı vardı. Yıldızı her defasında ağacın tepesine taktıklarında Zehra el çırparak bunu kendisinin yapacağını söyler ve Hande'nin omuzlarına oturarak doğrulmasıyla onu kocaman ağacın tepesine doğru kaldırdığı an çocuklar gibi kıkırdardı. O zamanlar Masal daha bir yaşındaydı ve Hande'nin kucağında garip ışıkları yanıp sönen ağacı izlerken sadece gülümsemekle yetiniyordu. Geçirdikleri ilk yılbaşında Hande, Zehra'nın ne kadar rahat, bir önceki yılbaşlarından farklı olarak ne kadar mutlu olduğunu fark edebiliyordu. Kendi elleriyle yaptığı renkli yılbaşı kurabiyeleriyle birlikte mutfaklarından çıkıp salona geçtiğinde Hande ona doğru gelen kadının yüzündeki gülüşün nedeni olduğunu biliyor ve gururlanıyordu.
Zehra, elindeki tepsiyi Hande'nin oturduğu kanepenin sağına bırakarak Hande'nin yanına oturmak yerine kucağına oturmayı tercih edince Hande onu kabul edercesine bacaklarını toplayarak ellerini genç kadının kollarının altından geçirdi. Sevgilisinin uzun kolları ev sahipliği yaparcasına belini sardığında, Zehra yüzünü her zaman yapmaktan büyük bir keyif aldığı boyun girintisine saklayarak, Hande'nin onu etkileyen kokusundan büyük bir soluk aldı.
"Sana hissettiğim aşkı içime sığdıramıyorum, bu nasıl bir şey?"
Sorduğu soru Hande'yi gülümsetirken artık tüm o kâbuslardan uzakta olduklarının verdiği rahatlıkla içini huzurla dolduruyordu. Eğilip genç kadınının saçlarından öptü. "Bizi ayakta tutan bir şey" dedi, beklettiği sorusunu cevaplayarak. Zehra, kıkırdayıp omuzuna vurduğunda, onun hiç romantik olmadığını söylediğinde Hande dudaklarını sahte bir küslükle büküp kıkırdıyordu. Fakat Zehra uzanıp yanlarında duran tabaktan onlar için yaptığı kurabiyelerden birini aldığında Hande artık yüzündeki ifadeyi değişmiş, kurabiyeden küçük bir ısırık alan Zehra'yı kıstığı gözlerle izlemeye başlamıştı.
"seni unuttuğumu mu sandın?" dedi Zehra, ısırığından geri kalan kurabiyeyi Hande'nin dudaklarının arasına yerleştirirken. Dizlerinin üzerinde hafifçe doğrulmak istemediği için rahat bir şekilde oturduğu kucaktan kalkmadan dudaklarını Hande'nin yanağı yerine çenesinin köşesine bastırdı. Hatları belli olan çenesinden öpmeyi her zaman sevmişti. Şimdilerde daha bir zayıfladığı için iyice ortaya çıkan yüz yapısı baktıkça genç kızın içindeki dizginleyemediği heyecanını körüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gör Beni / GxG
Roman d'amourHer şeyimi sana verdim, sevdiğim kadını bile... Bazen bana öyle bakıyor ki, beni tanıdığını hissediyorum. Eskisi gibi bakıyor anlıyor musun, şaşırıp kalıyorum, umutlanıyorum. Ama sonra... Sonra yine buz kesiyor o bakışlar, yine hissizleşiyor, yine...