9

63 1 0
                                    

Yola çıkalı bir saat olmuştu ve daha çok yolumuz vardı. Yanımda oturan Gökhan uyuya kalmıştı. Bunu fırsat bilip ona alıcı gözüyle bakmıştım. Boyu çok uzundu, kumral kıvırcık saçları vardı ama hiç uzatmazdı saçlarını hep kısaltıyordu. Sarı kirli sakalları vardı. Gözleri Ela rengiydi. İki yanağında gamzesi vardı. Ne fazla ne orta kasları vardı. Onu en çekici kılan yanı iyi kalpli ve merhamet duygusu her şeyin önüne geçmesiydi. Gözlerimi ondan çekip, kafamı koltuğun başlığına dayadım. Küçüklüğümden beri hep bir mücadele içindeyim. Ailem, arkadaşlarım, çevrem. On-onbir yaşlarımda kilom fazla olduğu için çok fazla zorbalık görmüştüm. Her gün eve gidip ağlıyordum. Herkes benimle dalga geçerken Gökhan yanıma gelip, 'Üzülme, sen kilolusun diye kendinden hiç bir şey kaybetmiyorsun ama onlar seninle dalga geçtikleri için olmayan beyinlerini kaybediyor. Hem büyüyünce spora gidersin kilo verirsin.' Diyordu. Ben ölüm diyetleri yaparken Gökhan hep yanımda oluyordu. On sekiz yaşına geldikten sonra beraber spora yazılmıştık. O devam ederken ben bırakmıştım. Gökhan bana kendimi sevmeyi öğretmişti. Bu yüzden ona hayrandım. En zor zamanlarımda bile Gökhan yanımdaydı benim. Şimdi onun, Gamze'nin okumasına yardımcı olmam annelerini işe almış olmam, onların bana yaptıklarının yanında hiçbir şeydi. Geçmişe dönüp baktığımda yanımda kimse yokken Gökhan'ın olduğunu fark ettim. Sanırım Gökhan'ı sevmeyi deneyebilirdim, ona izin verebilirdim. Kafamı Gökhan'a çevirdiğimde uyandığını gördüm.

"Günaydın." Dedim tebessümle.

"Günaydın güzellik." Dedi. Uyku mahmurluğu ile. 'Uykudan yeni uyanıkken, ne kadar da tatlı değil mi sahip?' Diyen iç sesimi susturdum.

"Arden, herkes uyandı artık şarkı söyleyebilirsin." Dedi Ahmet. Ve çantasından hapörlerli mikrofon çıkarıp bana verdi.

"Ne söyleyeyim?" Dedim.

"Tutsak." Dedi çok muhattap olmadığım, Caner.

"Ana Caner! Naber kardeşim?" Diye sordum.

"İyi Arden. Senden naber?"

"Aynı." Dedikten sonra diğerlerine döndüm. "Tutsak'a okey misiniz hepiniz?" Dediğimde herkes onaylayınca söylemeye başladım

"Gümüş gerdanınla, tutsaktı ben ellerinde
Mükemmel bi' film tadında hatta gözlerin önünde
Bana göre biri var kabul delice
Ona haber veriyo' o gün gelicek, ey
Dilime dolandın, dilim dile gelip dedi eyvah
Bilemedi n'apim şu an konuşmanın ne gereği var?
Göremedim saati, akıyo' geçiyo' kafa Leyla
Tamam ama daha değil, sanki yaşıyorum bedeni ya, eh" diğerlerine bakıp, "Hep beraber."

"Tamam, sen özledin yeter
Gözlerin bana bunu söyler, ya
Bu söz sana değil, genel
Olmaz olsun dersin de döner ya
Daha da neler ya, başımıza
Seni ben bilirim, beni sen gidiyorsan git
Ateşini ver derdime denk yok
Merhamet hiç yansın tabii kül olsun
Çare aramadım, senden gelecek
İçime atamadım." Dedi herkes bir ağızdan.

********
Uzun geçen yolun ardından sonunda gelmiştik. Yolun yarısı uyuyarak, yarısı şarkı söyleyerek geçmişti. Geldiğimiz yer çok güzeldi, Marmaris'te bir orman tarafına gelmiştik. Bungalov evleri ile çevriliydi her yer. Meydan gibi bir yerde durmuş hocaları bekliyorduk. Dekanımız geldi ve yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Arkadaşlar hepiniz hoşgeldiniz. Yoğun geçen temponun sonuna geldik. Hepiniz mesleklerinizde en iyi işi çıkaracağınıza eminim. Sizden sorumlu öğretmen arkadaşlarım size gereken bilgiyi verdiklerini düşünüyorum. Sadece bir şeyi söylemediler çünkü onu ben söylemek istedim. Mezuniyet partisinden önce bir yarışmaya gireceksiniz, dönemin ortasında herkes kayıt yaptırmıştı zaten ve biz kişiler arasından seçim yaptık. O kişilere özel grup oluşturacağız. Şimdi anahtarlarınızı alıp odalarınıza dağılın sonrasında akşam yemeği yiyeceğiz." Dedikten sonra herkes anahtarlarını alıp odalara dağılmıştı. Bizim odamız diğerlerinden en büyük olandı. İçeri girdikten sonra en güzel oda için tartışıyorduk.

"Ya ama aranızdaki tek kız benim. Ben alayım nolur." Dedim

"Ya Arden, burda birine sinirlensen hepimiz biliyoruz ki bizden önce adamı nakavt edersin." Dedi Toşko.

"Ya bir saattir burda tartışıyorsunuz Barış. Bırak o yatsın hem biz aşağı katta olursak, herhangi bir durumda onu korumamız daha iyi olur." Dedi Ahmet. Toşko biraz düşündükten sonra cevap verdi.

"Aslında haklısın, son olaylardan sonra bunu yapmak en mantıklısı. İyi tamam senin olsun." Dedi Toşko. Boyununa atlayıp sarıldım.

"Bu kadar sevineceğini bilseydim, hiç tartışmaya girmezdim minik." Dedikten sonra oda bana sarıldı. Kaldığımız yerde aşağı katta üç oda, yukarda iki oda vardı. Herkes ikişerli şekilde yatmaya karar vermişti. Bartu ve Bartın, Toşko ve Fatih, Hakan ve Ahmet aynı odada kalıyordu. Ben ve Gökhan ise tek yatacaktık. Kaldığımız yer çok güzeldi, mutfağında her şey vardı. Yanıma kahve kutumu alıp aşağıya indim.

"Kahve içen var mı?" Diye sordum bağırarak. Hepsi bu anı bekliyormuş gibi odalarından fırlayıp yanıma geldiler.

"İçeriz valla Ardo." Dedi Toşko.

"İyi yap bari de içelim." Dedim tüm ciddiyetimle. Ama Toşko'nun suratında ki ifade ciddi kalmamı engellemişti. Ben gülmeye başlayınca hepsi gülmeye başladı.

"Tamam tamam yaparım ben." Dedim.

"Bırak bırak yaparım ben." Dedi Toşko. Ve kahve yapımını ona kitlemiştim.

*******
Kahve içmiş, hazırlanmış yemek yemeye büyük alana gelmiştik. Şansıma en sevdiğim yemekler vardı. Yemek yedikten sonra herkes odasına dağılırken ben odama gitmemiştim.

"Ben biraz dolanacağım, siz geçin odaya." Dedim bizimkilere.

"Tek kalma bende geleyim, abine verdiğimiz sözü tutalım."

"Gökhan, git dinlen telefonum açık bir şey olursa ararım, ararsın. Çok uzaklaşmayacağım zaten."

"İyi tamam dediğin olsun. Mutlaka ara ama tamam mı?" Tamam anlamında kafamı salladım. Onlar odaya giderken ben keşife çıkmıştım. Orman yolunda biraz ilerledikten sonra deniz olan bir yer görünce hemen iskeleye ilerledim. Biraz daha ilerledikten sonra artık iskeledeydim. İskelenin en ucuna gidip oturdum, en sevdiğim şarkıyı açıp telefonu yanıma bıraktım. Gözlerimi kapatıp huzuru dinleyemeyeceği başladım. Şehrin sesli oluşundan o kadar sıkılmıştım ki, burası bana iyi gelecekti buna inanmıştım. Gözlerimi açıp etrafıma baktım. Daha geleli bir gün bile olmamıştı ama buna ihtiyacım olduğunu fark etmiştim. Şarkının nakaratına eşlik edecekken başka birinin sesini duyunca arkama döndüm korkarak. Bu kişinin Araz olduğunu gördüm.

"Rahatsız ettiysem kusura bakma, uzaktan seni görüp yanına gelmek istedim." Dedi Araz.

"Rahatsız falan etmedin, kalkıyordum zaten geç otur." Diyerek ayağa kalkıp telefonumu aldım ve kamp alanına doğru yürümeye başlamıştım ki Araz durdurdu.

"Abicim biraz konuşalım mı? Buna ihtiyacım var gerçekten!"

"Birinci sen benim abim değilsin, ikincisi de benimde o gün senin bana inanmana ihtiyacım vardı ama sen bana inanmadın Araz. İyi geceler." Dedim kampa doğru yürüdüm. Sonra durdum arkama baktım.

"Ha bu arada, bir dahakine bir kıza iftira atmadan önce bunu düşün Araz. Her erkek karşısındaki kızı annesi gibi gördüğü söylenir,siz de gelip bana orospu dediniz. Annenin arkasından böyle söylenmesine izin vermeyin bence." Dedim ve göz kırparak yanından ayrıldım. Onu bozguna uğratmak çok hoşuma gitmişti. Bu işler böyle Araz bey.  Bir erkek için,bir kıza orospu, demek ya da dolaylı yoldan bunu dile getirmesi çok kolay geliyordu.

FLECHAZO (FLECHAZO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin