Mutfak dolaplarını karıştırırken bir kaç malzemeyi muhafaza etmek ve yemek yemek, yemiş üstüne birde kahve içmiştik. Sonrasında oyun oynamıştık. Saate beklenti fark etmeden sabahlamıştık.
"Lan saat 8." Dedi Toşko.
"Hadi ol!" Dedim eşneyerek. Etrafıma bakma Gökhan ve ikizlerin birbirine sarılıp uyduklarını gördüm. Bu hallerine gülmemek elde değildi.
"Şunlara baksanıza." Dedim kahkahalarımın arasından. Hepsi güldü bu hallerine.
"Kaldıralım bari." Dedim. Kaç kere dürttüm saymadım. Kaldıramayacağımı anlayınca, Umutsuzca etrafıma bakındım.
"Bizde uyuyalım bari." Dedim ve diğerlerine bakmadan Gökhan'ın yanına kıvırılmamla uyuyakalmam bir oldu.
******
"CEDDİN DEDEN,CEDDİN BABAN!""Ne olguer anası statım."
"Arden ne diyorsun?" Ahmet dedi.
"Diyor ki; 'ne oluyor anasını satayım.'" Dedi Gökhan. Uykulu gözlerle Gökhan'a baktım. Gökhan'da 'ne var ne bakıyorsun?' Gibi bakıyordu.
"Daha ne kadar birbirinize böyle aval aval bakacaksınız?" diye sordu Bartu. Gözlerimi kaçırıp kafamı tekrar askısıma koydum ve uyumaya çalıştım.
"Ulan Arden hayatımızda oldukça, hiç sıkılmayız he. Şuna bak uyansın diye mehter marşı açtık, yılan aval aval baktı sonra tekrar yattı." Dedi Barış. Buna gülmüştüm. Yaşadığı için uyuyamayacaktım.
"Saat kaç?" Diye sordu.
"S ol." Dedi Bartın.
"Sabahın körü daha ya neden beni uyandırdınız?"
"Arden, güzelim, akşam beş sabah değil!" Dedi Gökhan. Gözlerimi ovalayarak ona baktım.
"O doğru ya. Sabah sekizde yattım zaten."
"Kalk hadi kalk, toplanma bölgesine gideceğiz." Dedi Bartu.
"Sebep?" Diye sordu.
"Bizde bilen, Gökhan hoca diğer Fakültelerden bir kaç öğrenci ve bizle olan bir grup kurmuş ve yarım saat için toplanma alanında geleceğimizi söyleyen bir mesaj atmış." Dedi Bartın.
"Telefonum nerde benim?" Diye sordu. Etrafıma bakınırken Gökhan telefonumu elime verdi. Telefonumun ekranını açtığımda sürü bir mesaj ve abimin aradığını gördüm. Akşam ararım diyerek koltuktan kaldırdım lavaboya gidenleri elimi yüzümü yıkadım. Sonradan odamın olduğu yere giderken, siyah eşofman, kalın askılı crop giymiştim. Üzerime de Gökhan'ın hırkasını giydim. Saçlarımı da topuz yolcuları çıktım. Ailelerinin eşofman kombini yaptığını ve beni beklediklerini gördüm.
"E hadi! Neyi bekliyorsunuz?" Diye sordu.
"Treni." Dedi Barış. diğerleri gülerken ben aval ona bakıyorum.
"Niye gülüyorsunuz ya?"
"Ya Arden yemin ederim, sen hayatımızda olduğun süre boyunca sıkılmayız. Gökhan da seninle yaşlanmayız." Ahmet dedi.
"Ben ne alaka kardeşim?" Dedi Gökhan sahte bir ciddiyetle.
"Bana aşıksın ya ondan diyorlar." Dedim dalga geçer gibi.
"Ya hadi hadi. Uykum var zaten hala burada bekliyorsunuz." Dedikten sonra kapıdan ilk ben çıktım, arkamda da onlar vardı. Toplanma alanımıza zararımız zaman Gökhan hoca bizi fark etti.
"Çocuklar hadi, sizi bekliyoruz!" Deyince hepimiz koşup yanlarına gittik.
"Hukuk içeriklerini de geldiğine göre, neden buradasınız hemen anlatıyorum." Dedi Gökhan hoca, tümma edebiyat izleyen fakültesinden üç, iktisat fakültesinden bir, sağlık fakültesinden beş kişi, güzel sanatlardan da dört kişi vardı. Kafamı Gökhan hocaya çevirip tekrar sağıma çevirmemle Araz ile göz göze buraya. Ben ona boş boş bakarken, o bana 'yanlış yapıyorsun ama bende yanlış yapıyorum, özür dilerim.' Der gibi bakıyor. Çok oyalanmayıp Gökhan hocaya baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO (FLECHAZO)
Teen FictionArden 23 yaşında bir genç kızdı. Bunca yıl ailesi bildiği insanlar gerçek ailesi değildi. 23 sene sonra ailesini bulmuştu. Aşık olduğu çocuk onu reddetmişti. Onun acısını yaşarken bir de anonim vardı. Bütün bu olaylara nasıl baksın bilemiyordu. Alla...