Koşuyorum.
Nereye gittiğimi bilmeden sadece koşuyorum.
Transtan çıkmamı sağlayan şey ise korna sesiydi. Aptalın teki olduğumdan yola atlamışım az kalsın ölüyordum. Arabayla hâlâ bakışan beni bir teyze kolumdan tutup kaldırıma geçirdi.
"Bu yeni nesilde hep böyle ya, aval aval etrafa bakıyor az kalsın ölüyordum ya kız!" dedi ve omzuma yavaşça vurdu. "Ah kızım ah benim torunlarda hep böyle alıştım artık be- Aaaa kızım ağladın mı sen iyi misin?" dedi yüzümü görünce. "Ben iyiyim teşekkür ederim, iyi günler" dedim yaşlarımla ıslanan yüzümü silerken ve oradan hızla uzaklaştım.
***
"Maalesef hanımefendi bunu tamir edemem siz en iyisi yenisini alın çok zor yani yeniden çalışması."
"Anladım, teşekkürler." dedim ve dükkandan çıktım.
Bu kaçıncı tamirciydi bilmiyordum, hepsi kulaklığımın tamir edilemez olduğunu söylemişti. Yenisini alamazdım. Babam zaten bunu doğum günümde çok zorlanarak almıştı. Belki de daha taksiti bile bitmemişti. Kıran ben olmasam bile babama karşı çok büyük vicdan azabı çekiyordum.
İğrenç bir insan yüzünden babamın çalışarak kazandığı parayı çöpe atmıştım.
Babam dümdüz polisti, annem ise terzi. Anlayacağınız zengin falan değildik klasik memur çocuğuydum. 8. sınıfta çok başarılı özel bir okulu yüzde yüz burslu bir şekilde kazanmıştım. Eğer burs kazanamasaydım o okula gitmemin imkânı yoktu. Benden iki yaş küçük erkek kardeşim ise burs kazanamadığından devlet okulunda okuyordu.
Bursu kazandığım gün ailecek ne kadar sevindiğimizi hatırlıyorum hatta babam bizi yemeğe çıkartmıştı lüks bir restoranda. Eğer bu okulda bunları yaşayacağımı bilseydim okulun adını aklımdan bile geçirmezdim.
Ortaokulda böyle değildim. Tamam yine zorbalığa uğrayıp dışlanıyordum ama en azından arkadaşlarım vardı birkaç tane bile olsa. Liseye geçtiğimde görüşemediğimiz için iletişimlerimiz yavaş yavaş kopmuştu. Lise ise hiç umduğum gibi değildi. Okuldakiler gibi marka giyinemiyor son çıkan Apple ürünlerini alamıyordum. Bu sebeplerin üstüne birde okuldaki kızlar kadar güzel ve zayıf değildim. Ergen beyinler tarafından dışlanmak için harika sebepler değil mi? Açıkçası bu saydıklarım bir insanı yargılamak için bende hiçbir şeyi ifade etmiyordu.
Beyin yoksunu ergen vücutlar için ise ucube olmaya sebepler.
Kaldırımda yürürken birden durdum ve yanımdaki binadaki camdan yansıyan görüntüme baktım.
Üstümde siyah okul eteğim, beyaz okul gömleğim, siyah renkte kravatım, siyah okul hırkam ve bayram harçlıklarım üstüne annemle babamın katkılarıyla aldığım siyah bilekten Converselerim vardı. Yüzüme ve ağlamaktan kızarmış burnum ve gözlerime baktım. Yüzümde her 16 yaşındaki genç gibi yer yer sivilceler vardı. Dudaklarım ince olmasa da kısa ve küçüktü. Burnum ne güzel ne de çirkindi. Büyük, çekik, gri renkte gözlerimle çirkin olmasam da dışardan bakılsa kendi yüzüme güzel diyemezdim. Siyah uzun sayılabilecek saçlarım ise bana hiç yardımcı olmuyordu. Karmakarışık olmuşlardı.
Güzel olmayan yüzüm üstüne vücudumu da beğenmiyordum. Boyum Türkiye ortalama olmasına rağmen balık etliydim ve bu da okulda dalga konusu olamama neden oluyordu.
Daha fazla kendimi izlemeye dayanamayarak önüme döndüm ve yürümeye başladım.
Yaklaşık on dakika yürüdükten sonra gördüğüm tanıdık yere doğru adımladım. Burası mahallemizdeki büyük parktı. Buraya genelde resim çizip rahatlamaya gelirdim. Arada da ağlamaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş
Teen FictionGeçmişimiz hayatımızdan gerçekten geçip gitmiş midir yoksa onları hergün bir daha mı yaşıyoruz? Bir insanın hayatı ancak geçmişini kabullenirse mi temizlenir yoksa oradaki yaraları sardıkça mı? Henüz 16 yaşında olan Deniz uzun süredir depresyondadır...