Tesadüflere inanır mısınız?
Aynı romantik filmlerde olanlardan. Ben inanmam, yani inanmazdım karşımda çok tanıdık iki çift göz görene kadar.
Bizim burada karşılaşma olasılığımız kaçtı acaba evrende o kadar olasılık varken. O şaşkın bakışlarımı gözlerimin içinde hissettiğimde anladım tuhaf bir şeyler olduğunu. İçimizde bir şeylerin birleştiğini.
O şeyde neydi ve benle mi kalacaktı? O güven dolu dokunuşu gibi.
Zaman gösterirdi sonuçta her şeyi. Şimdi ise hayal dünyamdan çıkma vaktiydi.
"Ben Rüzgar, Rüzgar Dinçer."
Bu gerçek olamazdı. Bu gerçek olamazdı. Bu gerçek olamazdı...
Parktaki çocuğun burada ne işi vardı. Üstelik beni tanımıştı! Bizim sınıfa gelmişti. Ama sınıfımızda tek kişilik boş yer vardı. O kız, ona ne olacaktı? Hani bizim sınıftaydı.
Aklımdan bin bir türlü düşünce geçiyor, çok şey düşünmekten midem bulanıyordu.
Çocuğa her şeyimi anlatmıştım. O da bana. Bu okula nasıl gelmişti? Annesine ne olmuştu?
Şuan kesinlikle yapmamam gereken bir şeyi yaparak çok düşünüyordum. Ellerim titrerken kafam ağrımaya başlamıştı. Kendimi tekrar dış dünyaya açtığımda çocuğun yanıma doğru geldiğini görmüştüm.
Doğru ya sınıftaki tek boş yer benim yanımdı çünkü kimse benimle oturmak istemiyordu. Eğer o benimle oturursa konuşmak zorunda kalacaktım.
Ne konuşacaktım? Ne diyecektim?
Melis ne yapardı? Yine yakışıklı bir çocuk yanıma oturmuştu ve bu onu kesinlikle delirtirdi. Onunla uğraşmak istemiyordum.
Yanıma oturmasın, kalksın yanımdan diye bağırmak istiyordum
Ellerim titremeye devam ederken çantamı yanımdaki sıradan alıp oturması için yer verdim. Titreyen ellerime bakarken yanıma oturdu. Ellerime baktığını fark edince onları bacaklarımın arasına sıkıştırdım.
"Evet arkadaşlar ben çıkıyorum dersin bitmesine az kaldı zil çalana kadar çıkmayın sınıftan." dedi matematik hocası ve sınıftan çıktı.
Çıkar çıkmaz herkes sıramın başına toplanıp Rüzgar ile konuşmaya çalıştılar.
Uğultunun giderek artmasıyla daha da gerilmeye başladım. Yanımdaki Rüzgar'a baktığımda sınıftakilerin yüzüne benim gibi aptal aptal baktığını gördüm.
Bu komik bir manzara olsa da içinde bulunduğum durum gülmemi engelliyordu. Cidden ne düşünüyordum ben?
Soru soranların bazılarına kısa cevaplar veriyordu. Sonra birden konuşmayı kesip şiddetli bir şekilde hapşırdı. Herkes konuşmayı kesip ona döndüğünde;
"Kusura bakmayın biraz hastayım." dedi burnunu çekerek. O da mı hastaydı o kız gibi? Hayır düşünmek istemiyorum! Melis arkadan gelip:
"Ceren kantine gidip bitki çayı alsana arkadaşımız hasta olmuş." dedi. Ceren koşarak gittiğinde Rüzgar arkasından gerek yok diye bağırsa da duyan olmamıştı. Melis, Rüzgar'ın önünde oturan çocuğu kaldırıp ters bir şekilde sandalyeye oturdu.
"Tanıştığıma memnun oldum Melis ben." diyerek elini uzattı. Rüzgar hızlıca elini sıktı.
"Hastayım çok yaklaşmayın." dedi cidden düşünceli çıkan sesiyle. Melis tatlı bir kahkaha atıp;
"Ay ne olacak ya." dedi ve bana kısa bir bakış atıp "Bu kızın yanında mı oturacaksın. Bence oturma. Ya Kerem sen Rüzgar ile yer değiştirsene." dedi yalvaran bakışlarını eski sevgilisi Kerem'e göndererek. Kerem bana iğrenen bakışlar atıp:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş
Teen FictionGeçmişimiz hayatımızdan gerçekten geçip gitmiş midir yoksa onları hergün bir daha mı yaşıyoruz? Bir insanın hayatı ancak geçmişini kabullenirse mi temizlenir yoksa oradaki yaraları sardıkça mı? Henüz 16 yaşında olan Deniz uzun süredir depresyondadır...