7) İyi Misin?

5 1 0
                                    

"İyi akşamlar gençler!"

Hocanın çantasını alıp çıkmasıyla herkes ayaklanmıştı.

Sonunda yorucu bir okul günü daha bitmişti. Kafam kazana dönmüş bayılmama çok az kalmıştı. Yavaş bir şekilde çantamı topluyordum. Şuan tek istediğim eve gidip uyumaktı.

Kulaklığımı takıp kafamı kaldırınca beni bekleyen çilli bir yüzle karşılaştım.

"Eee eve nasıl gideceğiz?" diye sordu sesindeki çocuksu heyecanla. Doğru ya artık eve birlikte gidip geleceğim bir arkadaşım vardı. Çok da arkadaş dememeliyim aslında bu çocuğa.

"Aaa doğru birlikte gideceğiz şimdi sen beni takip et. Ben sana anlatırım nasıl olduğunu."

Kafasını sallayıp arkamdan gelmeye başladı. Aklıma gelen şeyle aniden arkama dönüp;

"Bu arada senin otobüs ve metro kartın var mı?" Kafasının karışmış olduğu her halinden belli olan bir ifadeyle;

"Otobüs ve metro kartı? Bunlara mı bineceğiz?" diye sordu. Şimdi ise bu sorusuna ben daha çok şaşırmıştım.

"Evet de sen ne bekliyordun ki?"

"Boş ver, onu nasıl halledeceğiz."

"Şimdi otobüse benim kartımla bineceksin metro için sana kart çıkarttıracağız."

"Tamam sen halledersin o zaman."

"Evet evet. Gel gidelim." dedim ve sınıftan çıkıp yürümeye başladım.

Okulun bahçesinden çıkıp yaklaşık yüz metre ilerideki metro durağına doğru  yürüyorduk. Metro durağına girip aşağı inmek için yürüyen merdivenlere bindiğimizde bu, etrafımıza salak salak bakıyordu. Ona:

"İlk defa mı metroya biniyorsun." dedim şakayla karışık bir şekilde ve sessizce güldüm. O ise gülmek yerine yine aptal bir suratla;

"Eee şey aslında daha önce hiç gerek kalmamıştı, beni her yere götürüyorlardı..."

Vücudumu hızlıca ona çevirip şok olmuş bir sesle;

"Bir dakika bir dakika, sen şaka yapmıyor musun?" dedim. İlk önce cidden şaka yaptığını düşünmüştüm.

"Ben gayet ciddiyim ama sen şaka mı yapmıştın?"

"Gerçekten İstanbul gibi bir yerde yaşayıp hiç toplu taşımaya binmedin mi?"

"Aa hayır çünkü babam çok zengindi ve beni her yere bırakan bir arabam vardı." dedi bana doğru eğilerek. Avcumla alnını ittirip az kalsın düşmesine yol açıyor olsam da konuşmaya devam ettim.

"Ben sizin gibileri bot sanıyordum yaa. Gerçekmiş demek ki."

"Öyleymişiz demek ki." dedi doğrularak ve bir kolunu yürüyen merdivene yaslayıp etrafa bakmaya devam etti. Onun bu haline içimden gülüp önüme bakmaya devam ettim.

Aslında haklıydı bu kadar zengin ve yakışıklı bir model neden toplu taşımaya binsindi ki?

Hayat kesinlikle çok adaletsizdi gördüğünüz gibi. Ve bu beni inanılmaz sinir ediyordu.

Sonunda merdivenlerden indiğimizde hızlıca yanıma geldi.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Sana kart çıkarttıracağız gel çok vaktimiz yok acele etmemiz lazım" dedim ve kart çıkartma otomatına doğru koştum. O da beni takip etti.

Rüzgar'ın aptallıklarına rağmen sonunda metro kartını çıkartmıştık. Gerçekten de toplu taşımalar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Yanımda küçük bir çocuk gibi koşturup duruyordu sadece. 

GeçmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin