4) Belki İntikam?

6 1 0
                                    

Hayat her geçen gün beni ciddi anlamda şaşırtıyordu. Daha dün hiç arkadaşım olmadığı için yabancı biriyle dertleşen benim bugün yanımda iki tane kardeşim vardı.

Hayat her zaman karşınıza şaşıracağınız şeyler çıkarabilir o yüzden yaşayıp izlemeye devam edin. Bu söz beni hayatta tutan sözlerden biriydi çok daha depresyonda olduğum zamanlar.

Belki şuan bile.

"Duygusal sarılma anınız bittiyse selam verip gideceğim." dedi Evren beklemekten sıkılmış bir ses tonuyla. "Öff tamam ve bir salmıyorsun insanı düş yakamdan be çocuk!" deyip kucağımdan yavaşça kalktı Çilek. Evren de ekledi: "Çok meraklıyım sanki her saniye seni görmeye. Deniz'e selam vermeye geldim."

Lafını bitirir bitirmez Evren'in boynuna sarıldım. O da beni sıkıca sardı ve etrafında döndürdü. Kahkahalarla gülerken başım dönmeye başlayınca Evren'e durmasını söyledim. Beni yere bırakınca baştan aşağıya onu süzdüm ve bir ıslık çaldım. "Vay vay Evren Bey maşallah diyorum başka bir şey demiyorum. Hem siz neden bu kadar uzadınız da cücük gibi kaldım acaba?"

"Kıskanma Deniz kıskanma. Az dalga geçmedin bizle."

"Aaa kuru iftira! Üstüme iyilik sağlık ne zaman?" Evren büyük ellerini saçlarıma götürüp karıştırdı. Evren'i yıllar sonra böyle görmeyi beklemiyordum. O çok, çok güzeldi. İlkokuldayken de öyleydi ama şimdi o yakışıklı yüzüne hayran kalmamak elde değildi.

Çilek'in aksine uzun ve kemikli yüzü, aynı onun gibi burnu, büyük ve dolgun dudakları, mavi kısık gözleri, ortalama 1 90 boyu ve iri vücuduyla 1 67 boyumla yanında tam anlamıyla cücük gibi kalıyordum. Evet cücük. Çikolata rengi saçlarını da unutmayalım lütfen.

"Neyse hanımlar ben kaçıyorum maç varmış birazdan gelirsiniz izlemeye."

"Ne ara girdin lan basketbol takımına?"

"Girmedim gireceğim inşallah, öptüm kaçtım." dedi Evren ve boynundaki kulaklığını takıp uzaklaştı. Uzaklaşmadan yanağımdan makas almayı da unutmamıştı. Çilek arkasından yüksek sesle bağırarak;

"Nereye lan!!" Dedi Evren'de daha yüksek sesle bağırarak;

"Lan salak ben iki saattir ne anlatıyorum! Cehennemin dibine!!" dedi ve yoluna devam etti. Biz ise arkasından kahkahalarla gülüyorduk.

"Hâlâ aynı Evren ha? Biraz fazla gergin."

"Sorma Deniz'im sorma." dedi ve başını omzuma dayadı "Neler çektiğimi bir Allah bir de ben biliyorum valla." Çilek dudaklarını büzerken ona kıkırdadım.

"Neler çekiyorsun acaba?"

"Ben de bilmiyorum ki çekiyorum işte bir şeyler." dedi ve avuç içlerini banka yaslayarak onlardan destek  alıp doğruldu. O etrafına bakarken dediği şeye gülüp konuşmaya devam ettim:

"Annenin kitapları ne öyle ya, hepsini okudum harikalar. Seda teyzenin kitaplarını yayınlayabileceği ve çok ünlü olacağı inan aklımın ucundan geçmezdi."

"İnan kimsenin aklına gelmezdi. Küçükken peşinde yayınevi gezdiğimiz günler aklımda. Yıllardır biriktirdiği o kadar çok kurgu var ki kafasını kaldıramıyor yazmaktan."

"Sonunda mutlu mu?"

"Evet, bizde mutluyuz. Her şey olalı bir kaç yıl anca oluyor. Rüya gibi hâlâ inanamıyorum. İstediğim şeyi anında satın almak, okuldan çıkınca çalışmak zorunda kalmamak... Zenginlik güzel şey yaa tavsiye ederim. Hem artık sen de yanımızdasın. Eskisi gibi."

"Çok özlemişim sizi. Bir daha ayrılmayalım tamam mı? Size çok ihtiyacım var, lütfen bir kere daha bırakmayın beni." dedim dolan gözlerimle. Çilek hiçbir şey demeden kollarını boynuma dolarken konuştu:

GeçmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin