°2.Bölüm°

5.4K 51 5
                                    

Alaz

Odanın kapısı tıklatıldığında gir diye seslendim. Sekreterim içeri girdi. "Alaz bey, ayakkabılarda küçük bir sıkıntı çıkmış." derin bir nefes aldım. "Ne sorunu Sıla. Özellikle kontrol et demiştim." diye bağırdım bir anda. Tanrım bir işi bile beceremiyorlardı. Herşeyi benden bekliyorlardı resmen. Şirketten hisselerin yarısına sahip olan iş arkadaşım aynı zamanda dostum olan Furkan gittiğinden beri işler sarpa sarmıştı. Her bir işe zor olsa da yetişirken, bunların bir şeyi doğru yapamıyor olması beni deli ediyordu.

" Söyle Sıla ne hatası? Bakma boş boş." kafasını önünde birleştirdiği ellerine doğru bakacak şekilde eğdi. "Alaz bey seçtiğiniz vogue dergisine çıkacak olan ayakkabıyı deri olması gerekirken kadife yapmışlar."dedi. Beynime adeta kan sıçramıştı, derin bir nefes aldım." Sıla bana çabuk sorumlu kişiyi çağır." Sıla hızla odadan çıktı.

Tanrım derginin fotoğraf çekimi yarın yapılacaktı. Furkan'ın gitmesi hiç iyi olmamıştı. İçeri giren çocuğa baktım." Ayakkabılar neden kadife?" diye sordum sert bir şekilde. "Çok üzgünüm Alaz bey. Ben fark etmedim sanırım yanlış yazmışım." daha fazla dinlemeden bağırdım. "Sen burayı ne sanıyorsun lan. Yanlış olmuş ne demek?! Burda hataya yer yok diyorum. Seni kovmamam bir için sebep söyle bana." çocuk öylece suratıma baktı bir süre.

"Alaz bey bir önceki dergiye koymak için çalışanlarınızdan tasarım istemiştiniz. Sadece 5 kişinin tasarımını aldınız. Benimki 3. Sayfadaydı. Lütfen affedin Alaz bey bu işi seviyorum. Bu kadar iyiye giderken lütfen beni kovmayın." derin bir nefes aldım. Dergi için çizilen resimler kusursuzdu. Böyle yetenkli bir çocuğu kovup başka bir firmaya kaptırmak aptallık olurdu sanırım. "Bir daha hata mata dinlemem kapıya koyarım ona göre, yürü işinin başına." çocuk teşekkür edip odadan çıktı.

Dosyaları kontrol ederken telefonum çalınca babam yazısını gördüm açıp açmamak arasında kalsam da açtım. "Efendim baba çalışıyorum şuan?" hiç konuşma ha amda değldim. "Oğlum çok kısa keseceğim, Mayıs holding'in sahibi adam bir toplantı talep etti." bir süre sustum. "Baba bunu neden sana söylüyorlar anlamadım. Şirketin başında ben varım." dedim Babamsa dediğimi takmadan devam etti. "Oğlum şirketin sahibi eski bir dostum çıktı." dediğinde cevap verdim hemen. "Baba Mayıs holding çatıştığımız bir şirket. Ayrıca arkadaşın diye önüme gelenle toplantı yapamam. Daha önemli işlerim var" dedim.

"Alaz saçma sapan konuşma, arkadaş olmak bir yana çok mantıklı. Şirkitleri çatıştırmak yerine güçlerimizi birleştirirsek medyada ve bu camiada daha çok dikkat çekeriz." mantıklı konuşuyordu. "Anladım, ben bakarım bir ara." geçiştiriyorumdum. "Ben toplantıyı kabul ettim bile. Yarın olucak." kaşlarımı çattım, çenemi sıktım.
"Baba madem kabul ettin bari gününü bu kadar erken kabul etmeseydin." dedim. "Her türlü bir toplantı yapılacaktı zaten. Erkenden olsun bitsin. Ben sana diğer bilgileri email olarak atacağım." derin bir nefes aldım. Biraz daha konuştuktan sonra konuşmayı kapattım ve Babamın attığı email'e tıkladım. Birkaç sayısal veri, toplantının nedeni ve holdingin başındaki kadının ulaşmak için verilen sosyal medya adresleri ve numarası vardı. Neden kondukları hakkında hiç bir fikrim yoktu fakat merak etmiştim. İnsagram yazılı linke tıkladım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kısa bir süre ekrana baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kısa bir süre ekrana baktım. Güzel görünüyordu. Bunu dediğime inanamazken kendimi daha çok fotoğrafına bakarken buldum. Rakibim demekten gurur duyacağım bir kadın olduğu belli oluyordu. Kendinden emin duruşu ile ilgimi çekmişti. Gülümsedim. Toplantı fikri biraz iyi gelmeye başlamıştı galiba.Bir süre boyunca belgelere baktıktan sonra iş telefonundan Sılayı aradım. "Sıla ben çıkıyorum. Sana verdiğim dosyada dergiye çıkıcak ayakkabıyı da koydum. Bir hata olmamasına özen gösterin." dedim ve kapattım.

Eve geldiğimde altıma gri bir eşofman geçirdim. Ve salona geçtim. Furkan'ın yokluğu deli gibi hissediliyordu. Havalara gireceğini bildiğim halde aradım." Alo, Furkan?" onu aramama şaşırmış gibi bir ses çıkarttı." Alaz, kardeşim sen misin?" soruya bak. Sesimi duymadı sanki.
"Benim Furkan, salak salak sorular sormasana." bir anda kahkaha atma başladı. "Lan sen beni mi özledin yoksa, bu günleri de mi görücektim be. Gözlerim doldu." ağlıyormuş gibi yapıp burnunu çekti. "Ne özleyeceğim lan seni. Vogue çekimi için olan ayakkabıyı yanlış yapmışlar. Deri olucaktı, kadife yapmışlar." sinirle göz devirdim. "Nasıl yani keşke sen olsaydın, sensiz işler yokunda gitmiyor yapamıyorum mu demek istiyorsun? Oha Alaz aşık mısın bana!" ard arda kurduğu cümleler git gide saçmalaşmaya başaldığında telefonu suratına kapattım.

Furkan'la aynı mahallede büyümştük. Birlikte maç yapar, marketten çikolata çalar azar yerdik. Lisede de birlikte olmuştuk hatta bir keresinde sınıfımızda bir kızdan hoşlandığımı ona söylemiştim, ertesi gün beni kızla muhabbet ederken görünce yanıma gelip. 'Oooo Alaz ekmeğindesin, oğlum bu kaçıncı kız. Biraz yavaş.' gibi birçok şey söylemişti. Ogünden sonra kız benle konuşmayı bırakmıştı. Neden böyle yaptın deyince de 'Oğlum kız değerini bilsin, çok tercihin olduğunu bilsin diye yaptım. Kız salakmış.' demişti. Geçirdiğimiz o günler bir yana birlikte bir şirket açacak kadar büyümüş ve gelişmiştik. Çaktırmasam da bir an önce geri dönmesini istiyordum.

ALAZ BULUT (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin