Apartmanın kapısına geldiklerinde yukarıya, evlerine baktılar. Salonun ışığı hâla yanıyordu. Annesi ayakta, onları bekliyordu demek ki.
"Hazır mısın?" diye sordu babasına.
"Yanımda olacak mısın?" sorusuyla karşılık verdi babası.
Annesi emrivakilerden hoşlanmazdı. Bu kahvaltı mevzusunu annesini henüz bilmiyordu ve babası, onun yanında olmasını istiyordu. Babasının bu çocuksu, korkmuş hâli, ona muhtaç hâli hoşuna gidiyordu.
"Her zaman." demişti imalı bir bakış atarak.
Babasının onun bu tavrına sinir olduğu kesindi. Sonuçta bir şey karşılığında yanında olmayı kabul etmişti. Babası birinin öfkesinden kurtulmak için diğerinin isteklerine boğun eğmişti. Elif'in ondan ne isteyeceğini bilmiyordu.
Zamanı gelince isteyeceğim demişti sadece.
Eve girdiklerinde annesinin uzun koltukta televizyon izlediğini, onları çokta umursamadıklarını görmüştü. Yüzünü çevirip bakmamıştı bile. Birileri kızgındı.
Ama asıl kızgın olduğu kişi babasıydı. Gelirken bir demet buket yaptırmışlardı annesine. Renkli renkli lalelerden oluşan güzel kokulu bir buket. Annesi lalelere bayılırdı. Tabi gönlünü almakta babasına düşüyordu.
Babası elindeki buketi koltuğun arkasından karısının önüne uzatmıştı. Sonra da onu yanağından öpmüştü.
"Özür dilerim karıcığım. Seni aramadığım için hatalıyım. Beni affedebilecek misin?"
Elif annesinin gözlerindeki öfke pırıltılarının yok olduğunu görebiliyordu. Bu iyiye işaretti.
"Sadece bir buket. Bilemiyorum. Düşünmem lazım."
"Ne kadar sürer?"
"Belki bir kahve içecek kadar?"
Elif onların bu romantik konuşmasına uzaktan şahit oluyordu. Onların arasındaki sevgi bağı çok güçlüydü. Ve birbirlerini anlayabilecek kadar olgun insanlardı. Annesi isterse çok zor bir kadına dönüşebiliyordu. Ama onu mutlu etmek, gönlünü almak zor değildi.
Oda annesine çikolata almıştı. En sevdiğinden bademli. Kahvenin yanına onu yemek isteyeceğinden emindi. Babası annesine kahve yapmak için mutfağa gittiğinde oda annesinin karşısına oturdu.
"Gülriz teyze nasıl?"
"Nasıl olsun. Kızı evlendiği için mutlu tabi ama ondan ayrıldığı için de üzgün. Kaç senedir aynı evde yaşıyorsun. Bakıyorsun. Büyütüyorsun. Sonra da o evden çıkıyor."
Elif bu duyguyu tabi anlayamazdı. Yaşamamıştı. Ama ağırlığını tahmin edebiliyordu.
"Evet. Kolay değil. Yine de onu görme ihtimali var. Aynı şehirde sonuçta. Birde Boran var. O annesine destek olacaktır."
"Aynı şehir bile olsa, evinin hemen yanı başında bile olsa baba evinden çıkıyor Elif. Bunun ne demek olduğunu bilemezsin. Zaten onun kalmaya niyeti yok burada. Köye gidecekmiş. Kardeşleri de burada.
"Öyle mi? O zaman onu gitmeden görmem gerekiyor. Yarın oraya bir uğrarım."
"Güzel olur."
Babası elinde dumanı üstünde, bol köpüklü bir Türk kahvesi ile gelmişti. Yanına küçük bir tabakta çikolata vardı tabi ki. Babası annesinin karşısında farklı birine dönüşüyordu.
"Teşekkür ederim canım."
- "Rica ederim. Afiyet olsun."
Annesi keyifle kahveyi yudumlarken babası ona gözleriyle işaret veriyordu. Asıl haberi henüz vermemişlerdi. İkisi de karşılıklı bakışarak doğru anı bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK' A Fısılda
General FictionBüyük haykırışların sahibidir Sessizlik. Ve benliğini usulca hapsetmiştir. Artık hüküm onundur. Senden geriye sadece ruhunun savrulmuş parçaları ve yüreğinin sağır olan sesi kalmıştır. AŞK ise dillenecekti. Güçlü ve yüksek sesli bir fısıltı olarak...