Elif günün geri kalanını Kamer ile geçirmişti. O kadar kaza geçirmiş olmasına rağmen neşesi hep yerindeydi. Yüzünün sağ tarafındaki yara izi bile onun güzelliğine zarar vermemişti.
"Nasıl oldu bende anlamadım. Bir anda ışıklar patladı önümüzde sanki. Sonrası malum. Çok şükür ki Yavuz'u almadık yanımıza. O zaman halimizi düşünemiyorum."
Tabi kendisi için değil de evladının canı için endişelenecekti. Bir anneydi o.
"Yavuz ne zaman gelecek peki?"
"Annemler yarın gelecek. O kadar dedim ama dinletemedim. Yavuz da onlarla birlikte gelecek inşallah."
"Merak içinde kaldılar. Rahat edemezler sizi sağ salim görmeden."
"Evet sende haklısın. Akşam burada kalmanı isterdim ama sanırım gideceksin."
Yüzüne üzgün bir ifade yayılmıştı. Elif te kalmayı çok istiyordu ama şimdilik bunu uygun bulmuyordu.
"Kamer abla inan çok isterdim ama gideceğim evet."
"En azından akşam yemeğine kalırsın. Beraber yemek yaparız yeriz. Bize bu erkeklerden fayda yok."
Onlar hem hasarlı araba için neler yapılacaktı onlara bakacaklardı. Hem de Polis Merkezine uğrayacaklardı. Akşama ancak gelirlerdi. Kamer haklıydı. Onlardan bir şey bekleyemezdiler.
"Olur. Sen otur ben yaparım."
Mutfağa gitmek için ayağa kalmıştı bile. Ama Kamer de onunla beraber ayaklanmıştı.
"Hayatta olmaz. Ben patlarım o zaman sıkıntıdan. Hadi gel şu mutfağın altını üstüne getirelim. Bakalım ne almış bizimkiler."
Israr etmenin bir faydası yoktu. Kamer yerinde duramayan biriydi. Çaresiz kabul etmişti.
Mutfağa beraber girdiler. Dolu dolu poşetler vardı. Önce onları dolaba yerleştirdiler. Kamer laf etmeden duramıyordu.
"Marketi alsaydılar daha kolay olurdu bizim için. Bu kadar uğraşmazdık."
Elif samimi bir şekilde gülümsedi.
"Evet biraz abartmışlar sanki."
"Biraz mı? Resmen yirmi kişilik bir alışveriş olmuş bu. Abartı kelimesi az bile kaldı. Resmen sömürmüşler. Onlar bir gelsinler de. Bütün hıncımı onlardan çıkaracağım."
"Gelecekler olacak sonuçta ama. Onu düşünerek yapmış olabilirler."
Elif iki tarafın da dengesini kurmaya çalışıyordu.
"Elif fazla iyimser düşünüyorsun. Biliyorsun değil mi?"
Aslında tam tersi olayların genelde hep kötü, olumsuz yanını düşünürdü. Bu Ali ile tanışmadan önceydi tabi ki.
"Bilmem. Olabilir."
Buzdolabına malzemeler girdikten sonra sıra akşam yemeğine gelmişti. Hafif çorba olarak Ezogelin çorbasını yapmayı seçtiler.
Gündüz dolaptan çıkardıkları kıyma vardı. En güzelinden lezzetlisinden sulu köfte yapacaklardı. Elif annesinin yaptığı bu yemeğe bayılırdı. Kamer'in yemeğinin de çok güzel olacağından emindi.
Yanına da pirinç pilavı ve salata yaptılar. Doğal yoğurt şimdilik yoktu. Marketten alınan yoğurt ile de servis edeceklerdi.
Koşuşturmacanın içinde Elif daha çok yardımcı eleman olarak iş görüyordu. Her şeye yetişmeye çalışıyordu. Kamer onun azmini görüyordu.
"Senin el maharetin de varmış."
Elif elinden geleni yapsa da annesi gibi olamazdı.
"Latife ediyorsun şuan. Hiçte iyi değilim. Annemin aksine ben güzel yemekler yapamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK' A Fısılda
Ficción GeneralBüyük haykırışların sahibidir Sessizlik. Ve benliğini usulca hapsetmiştir. Artık hüküm onundur. Senden geriye sadece ruhunun savrulmuş parçaları ve yüreğinin sağır olan sesi kalmıştır. AŞK ise dillenecekti. Güçlü ve yüksek sesli bir fısıltı olarak...