Hissedebilenlerle susarak da anlaşabilirsiniz.
Mario Levi
************************************
O gün, Elif eve gittiğinde sadece duş alıp yorganın altına girmişti. Tek istediği uyumak, aklını meşgul eden düşüncelerden sıyrılıp huzur bulmaktı.
Rüyalar, sizinle hiç bilmediğiniz, anlamadığınız bir dilde konuşurdu. Yine de sesi size tatlı gelirdi. Çünkü, hiç olmadığınız kadar özgür hisseder, her yere gidebilir, her şeyi yapabilirsiniz. Rüyalar, sınırı olmayan bir dünyaydı. Ve orada gezinmek, insana büyük bir haz verirdi... Ne yazık ki Elif'i yolculuğu uzun sürmemişti. Telefonu yanı başında çalıyordu. Ses aç beni diyerek bağırıyordu sanki. Kısa sürmüştü ama uyanmıştı bir kere. Eline telefonu aldı. Annesi aramıştı. Onu tekrar aradığında cevap gelmemişti karşı taraftan.
Bu olaya da ayrı bir sinir olurdu. Annesi arayalı daha 1 dakika olmuştu. Şimdi telefona bakmıyordu. Daha 1 dakika önce arayan annesi ne olmuştu da şimdi cevap vermiyordu. 2. kez aradığında nihayet annesinin sesini duyabildi.
"Anneciğim beni aramışsın."
"Evet. Biz yarın dönüyoruz. Haberin olsun diye aradım. Zaten yarın olmasa ertesi günü gelecektik. Böylesi daha iyi olacak. Hem düğün zamanı geldi. Aksilik bir şey olmasın."
Bir an aklına Gülriz teyzesi geldi. Miray'ın aceleci tavrına annesinin stresli halleri eklenince ortalık şenlik havasına dönüyordu. Hep erkenden işleri halletmelerini istiyor, bir aksilik çıkacağından endişe ediyordu.
"Tamam anneciğim. Ben yarın Miray ile çıkacağım. Provası var. Haberleşiriz."
"Tamam canım. İyi geceler sana. Görüşürüz."
"Görüşürüz." Telefonu kapattığında ancak kendine gelebildi. Yarın geleceklerse evi toparlaması gerekiyordu.
"Offf offff. Neden ben ya neden?" Yorganı hışımla çekti üzerinden. Kalkıp saçını topladı. Onlar gelmeden her şeyi halletmeliydi. Böyle olunca eli ayağı birbirine dolaşırdı. Ve ne hikmettir ev de tam bu zamanda harabeye dönmüştür. Ne güzel bir tesadüf değil mi?
Aslında düzenli biriydi Elif. Sadece 2 gündür etrafa hiç bakmamıştı. Ev çok dağınık görünmüyordu ama bir bakım fena olmayacaktı. Önce etrafta başıboş gezen eşyalarını toplayıp çamaşır makinesine attı. Sonra da makineyi çalıştırdı. Sırada mutfak vardı. Setin üzerindeki bulaşıkları, özenle bulaşık makinesine dizdi. Sonra onu da çalıştırdı. Yine de mutfak setini ve masasını silmeyi ihmal etmedi. Bir kere girmişti işin içine.
Evi süpürme ve silme işlemini sabah yapacaktı. Bu da biraz erken kalkması demekti. Uykusu hafifti ama alarm kurmakta fayda vardı. Ne olur ne olmaz. Artık hayatında pek çok şey kurallarına göre hareket etmiyordu. İşini sağlama almak güzel bir tedbirdi.
Banyo ve lavabo işini aradan çıkartabilirdi ama. Çamaşır suyunu baş yardımcı olarak eline aldı. Onu sevmiyordu ama onsuz da olmuyordu. Zalimsin dünya.
İşte bitmişti. Eşyaları asmak için bekleyecekti. En iyisi bir neskafe içmekti. Zaten uykusu açılmıştı. Demliğe su koyup ocağa aldı. En basit yöntemi buydu. Kaynamasını beklerken üst dolaptan bir kupa alıp neskafe tozunu döktü. Bu kokuyu seviyordu işte. Bir de yanına birkaç çikolata hazırladı. Evde her zaman bir köşede abur cuburu bulunurdu. Canı çektiği zaman alıp yiyebilecekti. Öyle de yapıyordu.
Sonunda fokur fokur kaynayan suyun sesini duydu. Ocağın altını kapatıp kupasını doldurdu. Küçük bir tepsiye kahvesini ve çikolata tabağını koydu. Keyifli bir akşam menüsüydü bu. Tepsiyi kucaklayıp içeri geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK' A Fısılda
Ficción GeneralBüyük haykırışların sahibidir Sessizlik. Ve benliğini usulca hapsetmiştir. Artık hüküm onundur. Senden geriye sadece ruhunun savrulmuş parçaları ve yüreğinin sağır olan sesi kalmıştır. AŞK ise dillenecekti. Güçlü ve yüksek sesli bir fısıltı olarak...