/ Sessiz Dans /

44 14 24
                                    

Bu kadar zor olmamalıydı.Ve bu kadar heyecan verici. Biri iterken biri nasıl çekebilirdi onu? Karanlığında saklanmak mı daha iyiydi, aydınlığa uzanmak mı? Elif için bitmek bilmeyen bir kaostu bu.

Ona uzanan bu güvenli eli tutmak, ona ne kaybettirebilirdi?

Kendini?

Ya düşündüğü gibi değilse?

Miray'ın dediği gibi onda kendini bulabilir miydi? Böyle bir şey mümkün müydü?

Nemli kirpiklerinin arasından onun heyecanlı bal renkli gözlerine bakıyordu. O gözlerde kendini görebilme umuduyla ona doğru bir adım attı. Aralarındaki mesafe giderek azalıyordu. Sonra bir adım daha. Her adımda cesareti biraz daha artıyordu.

Ali'nin kafasının karıştığını tahmin edebiliyordu. Kaşları hafif çatık olsa da merakla onun yapacağı hamleyi bekliyordu. Ve bir saniye bile gözlerini onun gözlerinden ayırmıyordu.

Elif onun gözlerine daha yakındı şimdi. Minik hareler içinde gezinen o bakışlarda sadece onun görebileceği bir silüet vardı. Oradaydı işte. Kendisini görebilmişti. Aslında orada olduğunu hep hissetmişti. Ali ona hissettirmişti. Ama Elif görmezden gelmişti. Yok saymıştı. Kendi yüreğine bahar gelmeyeceğine olan inancı o kadar sağlamdı ki başkasına iyi gelmeye ihtimal bile vermemişti.

Şimdi ise rüzgar yönünü ona çevirmişti. Ona kalan ise bunu doyasıya yaşamak, onu savurmasına izin vermekti. Onu getireceği yeri bilmese de...

Ne yapması gerektiğini biliyordu. Kendinden ilk defa bu kadar emindi. Bakışlarını onun gözlerinden ayırmadan üşümüş elini onun için bekleyen o elin sevgiyle sarmasına izin vermişti. Eli şimdi Ali'nin sıcacık avucunun arasındaydı.

Sonra usulca ona doğru çekildiğini hissetti. Ali, güçlü ama nazik bir şekilde diğer elini Elif'in beline dolayıp kendine çekti. Artık aralarında mesafe yoktu. Hiç olmadıkları kadar yakındılar birbirlerine.

Elif bu temasın vücudunda bir titremeye sebep olduğunu hissediyordu. Gözlerinin de titrediğini de biliyordu. Yüzünde beliren gülümseme, o avucun sıcaklığı ile tüm bedenine yayılmaya başlıyordu.

Bedenindeki sıcaklık ve titreyiş tırmanmıştı. Bir insan bu iki duyguyu aynı anda hissedilir miydi? Saçma değil miydi? Belki saçmaydı belki değil. Tek bildiği hissettikleriydi. Ve hiçbir şey kontrolünde değildi.

Ali ona bir soru sorması gerektiğini düşünmüştü.

"Bundan emin misin?"

Elif ona bakıyordu. Ali yine kibar yüzünü göstermişti. Belki vazgeçer diye. Bunun için geç olmadığını düşünerek sormuştu. Son kez olsa da sormuştu. Bu Elif'i daha da mutlu etmişti tabi. Vereceği tek üzerinde düşünmedi bile. Aslında hiç bu kadar hazır hissetmemişti kendini.

"Evet." diyerek onun merakını giderdi. Ali'nin yüzündeki endişesi silinmişti. Avucundaki eli onunla beraber biraz yukarıya doğru kalktı. Bu kesinlikle yapmak istediği bir şeydi.

Sonra ayakları yavaşça hareket etmeye başladı. Önce minik adımlar attılar. Ne yazık ki Elif bu dansı hiç bilmiyordu. Durdu. Ali'nin yüzüne bakarak

"Bunda iyi değilim." diyebildi sadece Zar zor nefes alabiliyordu. Ali onu elini daha güçlü bir şekilde tutuyordu şimdi.

"Sadece gözlerime bak Elif. Ve kendini bana bırak. Ritmini bulacaksın."

Elif ona güveniyordu. Dediğini yapıyordu. Ayaklarına bakmaktansa onun gözlerine bakmak onu daha mutlu hissettiriyordu.

Ali'nin onu yönlendirmesiyle adımları daha güzel atmaya anı yaşamaya ve bundan daha keyif almaya başlamıştı. Ortada ne bir melodi, ne bir çalgı vardı. Kimse şarkı söylemiyordu. Ama onlar dans ediyordu. Ve bunun yarattığı ambians farklıydı.

AŞK' A Fısılda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin