Elif, o geceden sonra iyi bir dinlenmeye ihtiyacı olduğunu biliyordu. Sabah kalktığında annesi çoktan kahvaltı masasını hazırlamıştı. Mis gibi börek kokusu yayılmıştı etrafa. Parmak ucunda yürüyerek annesinin yanına vardı. Yanağına minik ama uzun bir öpücük kondurmuştu.
"Günaydın. Masa mükemmel görünüyor."
"Sana da tünaydın. Sen geç kalkmazdın. Hayırdır. Uyuyamadın mı gece?"
Ne yazık ki haklıydı. Uykusuz bir gece geçirmişti. Annesinin gözünden de bir şey kaçmıyordu.
"Evet. İyi uyuyamadım diyelim. Babam nerede?"
" Gazete okuyor içeride. Gelir birazdan. Git sende bir elini yüzünü yıka. Kendine gel."
"Tamam tamam. Gelir gelmez başladın yine. Sanki 5 yaşında çocuğum."
"Bizim gözümüzde hep öylesin. Ve 60 yaşına da gelsen öyle kalacaksın. Git şimdi. Kahvaltıyı kaçıracaksın yoksa."
Elif daha fazla direnmedi. Elini yüzünü yıkayıp odasına, üstünü değiştirmeye gitti. Bugün bir yere gitmeyecekti. Bir şey yapmayacaktı. Tembelliği seçmişti. Yarın nasıl olsa acısını çıkaracaktı. Düğün onu epeyi yoracaktı.
Üzerine sade siyah bir bluz altına da eşofman giymişti. Ev haline geri dönmüştü sonunda.
Annesi meslek olarak Tarih Öğretmenliğini seçmişti. Ve bunun için çok çalıştığını biliyordu. Devlet memuru olmak kolay değildi sonuçta. Öte yandan marifetliydi. Evdeki işlere de yetişiyordu her zaman. Kimseye de bir şey bırakmıyordu. Severek yapıyordu. Tembellik ona göre değildi. Babası şanslıydı. Annesi onun için ideal bir eşti. Elinden her iş geliyordu.
Elif ise bu konuda annesine hiç benzemezdi. Onları yan yana gördüklerinde anne kız olduklarını anlarlardı elbet ama ruhları çok farklıydı. Elif'in hayal dünyası bambaşkaydı.
Annesi gibi iyi yemek yapamazdı bir kere. Elinden de her iş gelmezdi. Öyle sürekli çalışmak gibi bir derdi de yoktu. Elif annesine ne zaman baksa kendisini hep 0 olarak görürdü bu yüzden. Bu durumun onda açtığı yarayı kimse bilemezdi. İlmek ilmek yüreğine ince bir sızı olarak işlemişti.
Annesinin ona seslendiğini fark ettiğinde daha fazla beklememesi gerektiğini anlamıştı. Kahvaltıda sessiz kalmayı tercih etmişti. Annesinin yemeklerini özlemişti ve onların tadına bakmak daha iyi bir fikirdi. Elif önüne ne geldiyse yemiş bitirmişti.
"Kızım yavaş yesene. Boğulacaksın. Sanki arkandan atlı kovalıyor."
"İnan ki senin el lezzetini çok özledim. Önüme koydun bir kere. Şimdi ben nasıl sabredebilirim?" Eline aldığı ekmek parçasıyla annesinin yaptığı melemenden bir parça daha ağzına atmıştı.
Elif bu lezzeti iyi biliyordu. Anne yemeğinin tadı da verdiği sıcaklıkta farklı oluyordu. Üstelik bu iltifat annesinin hep hoşuna giderdi.
"Ne yapacaksın bugün? Beraber çıkalım mı dışarıya?" Babasının sorusuna cevap verebilmek için biraz bekledi. Yemekte olduğu parçayı yutmadan konuşamayacaktı. Bu işlemi çabucak hallettikten sonra babasına döndü. Aslında teklifi çok cazipti ama bugünü evde geçirmeye kararlıydı.
"Babacım çok gitmek isterim. Ama bugün evdeyim. Tüm gün de çıkmaya niyetim yok. Film izleyeceğim."
"Geldiğimiz gibi ekildik yani."
"Düğünden sonra söz bana. Şu günü atlatalım. Sonra çıkarız seninle. Kız sözü."
"İyi öyle olsun bakalım. Ama unutursan hatırlatırım bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK' A Fısılda
Ficción GeneralBüyük haykırışların sahibidir Sessizlik. Ve benliğini usulca hapsetmiştir. Artık hüküm onundur. Senden geriye sadece ruhunun savrulmuş parçaları ve yüreğinin sağır olan sesi kalmıştır. AŞK ise dillenecekti. Güçlü ve yüksek sesli bir fısıltı olarak...