ö p ü c ü k t a b l o s u

56K 976 164
                                    

1 hafta sonra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1 hafta sonra

Günler nasıl gelip geçiyor, saatler nasıl su gibi akıyor anlamıyordum.
Her şey çok hızlı, her şey olduğundan daha sessiz ilerlemeye devam ediyordu.
İntihar girişimimin üzerinden tamı tamına dokuz gün geçmişti ve ben ölmeyi umarken; çok farklı bir yerde, yabancı bir adamın kollarında açmıştım gözlerimi. Doğrusu, düşündükçe kanım çekiliyordu...

"Peri ile ilgilenmek ister misin? Sana iyi geldiğini söylemiştin..."

Gözlerimi karşı duvarda asılı olan tablodan çektim. Tablonun her detayını ezberlemiştim ve bu durum bana sıkıcı gelmeye başlamıştı artık çünkü insan sürekli farklı manzaralar arama peşindeydi.
"İstemiyorum."dedim. Cevabım oldukça net, ses tonum oldukça sertti.

Canım hiçbir şey yapmak istemiyor ama yine de ısrarla o tabloya bakma isteğimi yenemiyordum. Gözlerimi Balkan'nın bozulan suratından alıp, doğruca tabloya çevirdim yeniden.

Sadece bir kompozisyona sahip olan eserin çoğunluğunu, birbirine sarılmış bir çift kaplıyordu. Sarı tonları tablonun geneline hakim olduğu gibi çiftin de üzerine örtmüş durumdaydı. Sarılma pozu içindeki erkek ve kadın, poz kapsamında adeta tek bir vücuda dönüşmüş. Çiftin sarılması kucaklaşma olarak değil, duygusal açıdan birleşme hali içinde gibiydi.

Erkek, kadına kıyasla koyu renk tonunda ve geniş cüsseli olarak resmedilmişti. Elleri ile kadının yüzünü kavramış ve arzulu bir şekilde kadını öpüyordu. Beyaz tenli ve kızıl saçlara sahip olan kadın ise bu öpüşün etkisi ile birlikte gözlerini kapatarak, kendinden geçmiş bir halde bulunuyordu. Bir taraftan erkeğin elini boynuna dolamakta, diğer taraftan ise zarif şekilde erkeğin elini kavramaktaydı. Buradaki anlam, erkeğin hiçbir zaman kendisinden uzaklaşmasını istememesi olabilir miydi?..

"Öpücük tablosunu, daha önce hiç görmedin mi?"

"Elbette gördüm," diye yanıtladım kucağında bebeği ile birlikte tabloya dönen adama bakarak, ardından devam ettim.
"Sadece, onu içten içe yorumlayacak kadar detaylı bakmamıştım daha önce..."

"Anladım." dediğinde konuyla fazla ilgilenmemiş ve kucağındaki ağlayan bebeğe dönmüştü yeniden.
Peri uyanık olduğu zamanlar sürekli ağlıyordu, Balkan'da öyle kuvvetli bir sabır vardı ki bazen ona imrendiğimi bile hissediyordum.

Annelik nasıl bir duygu hiç bilemeyeceğim çünkü ne kendi annemden gördüm ne de kendi çocuğum üzerinde görebilecektim ama Balkan'a baktığımda nedensiz bir şekilde hissedebiliyordum.
Evet, tabii ki annelik gibi kutsal bir görevi yerine getiremezdi; bunu o çocuğu doğuran kadın dışında hiç kimse yapamazdı ama Balkan'nın yaptığı babalık...

Bunu anlatmaya nereden başlayacağımı asla bilmiyorum. O hem anne hem de babaydı, hatta bunlardan bile daha fazlasıydı...
Daha önce, kendi ailem dahil, hiç böyle bir ebeveyn görmediğim için belki de bu şaşkınlığı ve hayranlığı yaşıyor tuhaf hislere bürünüyordum tam emin değilim...

FULYA / +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin