Bölüm 30

5.3K 377 53
                                    

Merhaba. Ben geldim. Yazarınız Meryem. Yine yeni bölüm ile karşınızdayım. Aslında bu bölümü dün yayınlayacaktım ama yazacak zamanı bulamadım. Bu arada bu bölümün kısalığı için çok özür dilerim. Şu aralar biraz üzgünüm. Bu yüzden biraz kısa oldu. Umarım yine de beğenirsiniz. Bu arada multi de şarkı olarak seve seve ölürüm senin için var. Bence bölüme uydu ama siz karar verin. Bu arada bölümü okurken şarkıyı dinlerseniz mutlu olurum. Ayrıca vote ve yorum atabilirseniz daha çok mutlu olurum ve yeni bölüm çabuk gelir. :) İyi okumalar.

Kendimi boşlukta hissediyordum. Mert'in rüyalarımda beni sevmediğini söylediğinde, onu öldürdüğüm ve kalbimi hissetmediğim zaman olduğu gibi. Sanki birazdan ölecek ve bu dünyadan ayrılacakmış gibi.

Hani bazen hissedersiniz ya kalbinizde bir boşluk veya hayatınızda bir boşluk, işte ben şu an o hissettiğiniz boşlukta durmuş etrafı görmeye çalışıyordum. Birden bu halime gülmek geldi içimden. Neden gülmek istediğimi bilmiyorum ama delirmeye başladığımın bir başlangıcı olduğunu biliyorum. O an öylece etrafa bakarken neler olduğunu hatırlamaya çalıştım ama sanki bir bariyer vardı beynimde ve bana neler olduğunu göstermiyordu. Daha fazla uğraştım ve sonunda neler olduğunu gördüğümde beynimde çok büyük bir ağrı vardı. Sanki biri gözlerimi oyuyor ve beynimi yerinden çıkarmaya çalışıyordu.

En son hatırladığım şeyler; halamın mesajına cevap verişim, Mert'i öpüşüm ve evden çıkışımdı. Madalin ile konuşurken birden biri arkamdan bir kelime söylemiş ve boşluğa düşmüştüm. Neydi o kelime? Onu hatırlayabilirsem mutlu olacağım ama hatırlayamıyorum. Sanki bu kelime çok önemliymiş gibi hissediyordum. Beynimi bu kelimeyi bulmaya odakladım ama bir türlü bulamadım. Sonunda yorulup pes ettiğimde kelime aniden beynimde belirdi ve bende o kelimeyi söyledim.

"Amnounsa!" ve aniden uyandım. Gözlerimi açtığımda başımın üzerindeki parlak ışık yüzünden gözlerimi kapamak zorunda kaldım ama bu süre de bedenimin ne hissettiğine odaklanabildim.

Yumuşak bir yerde yatıyordum. Ellerimde garip bir şey vardı ve sanki enerjimi emiyor gibiydi. Aynı şey ayaklarımda da var gibiydi ve çok büyük ağırlık yapıyordu. Yavaşça gözlerimi tekrar açtım. Gözlerim alışana kadar birkaç kere kırpıştırdım. Sonunda gözüm alıştığında etrafı inceleyebildim.

Beni bir hasta yatağına bağlamışlardı bu yüzden görüş alanım ve hareketlerim kısıtlıydı. Gördüğüm kadarıyla steril bir odadaydım. Duvarlar bembeyazdı. Hemen yan tarafıma baktığımda neden ellerimde ve ayaklarımda ağırlık olduğunu anlamıştım. Şu hastanelerde kullanılan iğneler ile ayaklarımda ve ellerimde birer damar açmışlardı ve o serum verilmesi için kullanılan küçük ince borulardan kanım yavaş yavaş torbalara akıyordu. Enerjimin emilmesine neden olan buydu demek.

Ben onlara bakarken hemen karşıdan, "Demek uyandınız Kraliçe hazretleri ya da sadece 5 saat kraliçe olarak kalacak Miray mı demeliyim?" dedi o timsahsı gülüşlü ses. Başımı kaldırıp onun o timsahsı gülüşü ile aydınlanmış (ya da kararmış mı demeliyim?) suratına baktım. Üzerinde bu sefer siyahtan bir elbise vardı. Sanki bir törene hazırlanır gibi bir hali vardı. Saçlarını örmüştü. Sanırım kafasına da bir taç gibi bir şey takmıştı.

"Demek beni uyutan sendin." dedim sinirle.

"Evet, küçük cadı. İyi bildin. Nasıl anladın hayret ediyorum."

"Hani sen bana cadı diyorsun ya asıl cadı sensin. Ben bir kelime ile bayılttın." diye bağırdım sinirle.

"Ah tatlım sen bilmiyorsun değil mi? Her ejderhanın kanında birazda olsa büyücülük, sihir, cadılık vb. vardır. Bunu da benim sayemde öğrenmiş oldun ölmeden önce." dedi ve bir kahkaha attı halacığım (!).

Ejderha Kız #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin