Merhaba sevgili okuyucularım. Bu bölümü part part yapacağım demiştim ve öyle de yapacağım. Bugün her iki partı da yayınlayacağım. Ayrıca bu iki partın sonunda sizlere yazacağım duyuru da sürprizlerimi öğreneceksiniz. Umarım bu düzen hoşunuza gider. Neyse size iyi okumalar. Multide çok sevdiğim ve hüzünlü bir şarkı olan İnanç Şansver- Gölgeler var, resim olarak ise Miray'ın oluşturduğu ateş topu var. Okuyunca anlayacaksınız.
Bir insan nasıl olur da yaklaşan kötülüğü hissedemez? Peki hissetse bile neden durduramaz? Hatta hissetmekten de öte görse bile neden engel olmaz? Neden? İnsanlar neden kötü bir şey olacağını hisseder ama inanmaz? Peki bir insan sevdiği birini kaybettiğinde ne hisseder? Acı, üzüntü, kalp kırıklığı, öfke ve son aşama olan duygularını yitirme. Şu an yaşadığım duygular ilk üç aşamanın hepsiydi. Bütün o üç duyguyu ve daha fazlasını hissediyordum şu an.
Mert'i benim öldüreceğimi sanıyordum ama yanılmıştım. Onu Mine denen o yaratık öldürmüştü. Hem de gözlerimin içine bakarak. Şu an ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok ama birinin çığlık atarak konuştuğunu duyabiliyordum. Bir süre sonra çığlık atarak konuşan kişinin ben olduğumu anladım. "O öldü. O öldü. O öldü..." diye çığlık atıyordum. Bir süre sonra boğazım ağrımaya başlayınca durdum ve Mert'e baktım. Fark ettim ki çığlık atarken yere çökmüş ve Mert'in başını kucağıma almıştım. Ne etrafında oluşmuş olan kan gölünü umursamış ne de bana kahkaha atan halamı umursamıştım.
"Ne oldu Kraliçe? Sevdiğin insanı mı kaybettin?" dedi kahkaha atarak yaratık. Ona cevap vermedim.
"Ben neden kimseyi sevmedim biliyor musun Kraliçe? Çünkü sevdiğin insanlar sana hep zarar verir. Yaşasalar da ölseler de bu böyledir. Her zaman sana acı getirirler." dedi Mine.
Yavaşça Mert'i bıraktım ve ayağa kalktım. Tam Mine'nin iki adım ötesinde durdum ve "O yüzden kendi çocuklarını bile sevemedin sen. Onları terk edip gittin. Senin gibi duygusuz birinin bu dünyaya getireceği sadece kötülük olabilir. Bu nedenle ölmek zorundasın." dedim sakince. Nedense içim sakinlikle dolmuştu. Belki de dördüncü aşamayı yaşamadan hemen son aşamaya geçiyordum. Duygularını kaybetmeye.
"Sen kim oluyorsun da buna karar veriyorsun?" dedi Mine öfkeyle.
Ben ise onu duymadım. Tek bir düşüncem ile aniden bir ateş topu oluşup Mine'ye çarptı ve onu havada tuttu. Tabi ona bir zarar gelmedi. Çünkü o da ejderhaydı ama onu tuttuğum havada çığlık atması bile iyi gelmişti bana. Bu nedenle ne yaptığımı bilmeden içimdeki sesi dinleyerek ellerimi iki yana açıp her iki elimde de iki ateş topu oluşturdum ve daha ne dediğimi anlayamadan ağzımdan, "Apoluntos crolustas, agrilomun motusta, yrldorm kurtorlez." diye anlamsız kelimeler çıktı. O an ateş toplarına vücudumdan çıkan siyah ateşte karıştı ve ateş toplarının rengini siyaha çevirdi.
O an Mine veya halacığım (!) çığlık atmayı kesti ve bana saf katıksız korku ile baktı. "Seni cadı. Bu büyüyü sadece cadı kanı taşıyan veya çok güçlü ve yaşlı bir ejderha yapabilir. Senin gibi bir çömez bunu asla yapamaz. Hem sen kim oluyorsun da beni öldürmek için büyü yapıyorsun?" diye bağırdı sinirle ama gözlerinde ve sesinde saklamaya çalıştığı korkusunun tadını, kokusunu alıp görebildim.
"Ben Ejderha Kraliçe'yim." diye bağırdım ve iki ateş topunu da ona fırlattım. Ateş topları onun vücuduna değer değmez Mine alev aldı ve yere düştü. Ben ise sakince onun yanışını izledim ve o söndüğünde gözlerimde yaşlarla sendeleyerek Mert'in olduğu tarafa gittim. Kan gölünü yok sayarak onun başını kucağıma aldım ve saçlarını okşadım.
"İyi olacaksın. Ben hep burada olacağım. Uyandığında yine burada olacağım. Seni hiç bırakmayacağım. Sen uyanacak ve beni yine kötülerden kurtaracaksın. Hem daha kutlama yapacaktık. Sana söz vermiştim hatırlıyor musun? B-bbbb-be—een-" dedim ve durdum. Çünkü ağlamam şiddetlenmişti. Onu sıkıca göğsüme çektim. Hıçkırarak ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız #Wattys2015
FantasyO sadece babası kalp krizinden ölmüş ve annesiyle 8 yıldır yaşayan bir kızdı. Ama hayatı birden o kadar değişti ki. İlk önce bir çocuk çıktı karşısına 'seni bulacağım' dedi. Ama kız korkmadı ve okulun ilk günü o kadar garip bir olay yaşadı ki hayatı...