Evet, bir yeni bölüm ile karşınızda olan yazarınız Meryem benim. Garip bir giriş oldu değil mi? Neyse. Bu arada belirtmek isterim yeni bölümler her hafta Cuma günü gelecek ama yetiştiremezsem Cumartesine kayacak. Bugün böyle olduğu için kusura bakmayın. Dün yazmaya yetiştiremedim de. Hem biraz kısa olduğu için de özür dilerim ama beğeneceğiniz bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım öyle olur ve siz bana bol bol vote atar ve yorum yazarsınız. Multi de Pera- Sensiz ben var. Bölüme uygun koyacak resim bulamadım maalesef bu sefer. Ayrıca merak eden okuyucularım için özel bir haberim var. Bu kitabın bitmesine az kaldı. Umarım bitişinde beni öldürmezsiniz. Ayrıca daha sonra ikinci kitap var. İkinci kitabı bu kitap bittikten 2 hafta sonra yayınlayacağım. Bu kitabın bitmesine de tahmini 2-3 bölüm kaldı. Belki daha az. Belki de daha fazla. Onu bilemiyorum. Size şimdiden bilgi vermek istedim. Neyse sizi çok tuttum sanırım. İyi okumalar. Umarım okurken eğlenirsiniz. Şahsen ben yazarken eğlendim.
Dip not: ikinci kitapta size çokkk özel bir sürpriz var. O sürprizi bu kitap bitince yayınlayacağım duyuruda söyleyeceğim. Neyse tekrar iyi okumalar.
Bir insan boşlukta olduğunu nasıl anlar? Her tarafa kapkaranlık olduğunda değil mi? Ama benim olduğum boşluk nedense griydi. Neden olduğunu çok merak ettim.
Peki, bir insan neden kendini yaşam ile ölüm arasında duruyor gibi hisseder? Tam da benim bu gri boşlukta dururken hissettiğim gibi. Belki de yaşam ile ölüm arasında olduğundan böyle hissediyordur. Peki, etrafımdaki beni kendine doğru çeken iki ışık ne oluyor? Biri beyaz ışık, diğeri ise siyah ışık. Her ikisi de bana eşit uzaklıkta duruyor. Bu ne demek oluyor?
"Kimse yok mu?" diye bağırdım korkarak. Yine yalnız kalmıştım işte. Yanımda kimse yoktu. Herkes bırakıp gitmişti beni yine. Bu düşünce ile yere çöküp hıçkırarak ağlamak istedim ama yapamazdım. Çünkü, o ışıklarda ne olduğunu merak ediyordum.
İlk olarak beyaz ışığa yaklaştım. Beyaz ışık ile aramda iki adım kala o beyaz ışık birden parlamaya başladı. Ben de hemen gözlerimi kapattım. Işık biraz kaybolunca gözlerimi açıp ışığa baktım. Işık huzmesi genişlemiş ve bir görüntü oluşturmuştu. Bir adım yaklaşıp görüntüleri izlemeye başladım.
Görüntüde ben odamda yatağın üzerinde yatıyordum. Rüzgâr, Mert, Melek, Esra ve Can yatağın biraz uzağında toplanmıştı. Ben normal görünüyordum. Üzerime mor bir çarşaf örtmüşlerdi. Bu yüzden ne giydiğimi göremiyordum. Herkes sessizce beni izliyordu.
Sessizliği Mert'in, "Bu kadar beklediğimiz yeter. Gidip onu uyandıracağım." deyişi bozdu. Hemen yanıma geldi ve elimi tuttu.
O an Esra, "Ben iyi değilim." dedi ve az kalsın yere düşüyordu ama Rüzgâr onu kucağına aldı ve başka bir odaya götürdü. Aslında yanıma uzanabilirdi ya neyse.
Bir süre sonra Mert aniden elimi bıraktı. Can'a dönüp, "O buz gibi." dedi ruhsuz bir ses ile.
Can hemen yanıma gelip Mert'i ittirdi ve atar damarımı dinledi. O an odaya bir sessizlik çöktü. Can kalbimi dinlerken Mert, "O her zaman sıcaktır. Yani hiç soğuk olmamıştır vücudu. Şimdi niye böyle oldu anlamadım." dedi üzgünce. Sesine yansıyan acıyı vücudumda hissedebiliyordum ve bu canımı çok yakıyordu.
O an da Can tam atar damarımı bırakmış Mert'e dönmüştü ki Rüzgâr içeri girerek, "Miray öldü." dedi.
Herkes ona şaşkınlıkla bakarken Mert, Rüzgar'ın yanına gidip onu yakasından kavrayıp, "Bunu nereden biliyorsun?" diye bağırdı.
Rüzgâr, "Esra söyledi. Hissetmiş." deyince Mert onun yakasını bıraktı ve Can'a baktı.
"Doğru mu bu?" diye sordu duygusuzca. Sesindeki umut isteyen o yakarışı duyabilmiştim. Yaşadığımı duymak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız #Wattys2015
FantasyO sadece babası kalp krizinden ölmüş ve annesiyle 8 yıldır yaşayan bir kızdı. Ama hayatı birden o kadar değişti ki. İlk önce bir çocuk çıktı karşısına 'seni bulacağım' dedi. Ama kız korkmadı ve okulun ilk günü o kadar garip bir olay yaşadı ki hayatı...